| Buraya tıbbi ekibini kontrol etmeye gelmedin. | Open Subtitles | لم تأتِ إلى هنا للإطمئنان على فريقك الطبي | 
| Lütfen. Buraya alışveriş yapmak için gelmedin. | Open Subtitles | أرجوك ، من الواضح أنك لم تأتِ هنا للتسوّق | 
| Ama tahminime göre buraya bunu konuşmaya gelmedin. | Open Subtitles | على الرغم من أنني أقترض أنّك لم تأتِ إلى هنا للتحدث عن هذا. | 
| - Eminim akşam yemekte konuşursunuz ama buraya korktuğu için gelmedi. | Open Subtitles | أثناء عشائكما الليلة، ولكنها لم تأتِ إلى هنا لأنها كانت خائفة. | 
| Paige, ben söylüyorum, enerji topu Callaways gelmedi. | Open Subtitles | أؤكد لكِ يا بايج أن كرة الطاقة لم تأتِ من عند آل كالاوى | 
| Buraya kurtarma görevlisi olarak gelmediğini ve bütün dünyanın bizim öldüğümüzü sandığını söyle. | Open Subtitles | تقول بأنّك لم تأتِ هنا بمهمّة إنقاذ ويعتقد العالم بأسره بأنّا متنا | 
| Beni görmeye hiç gelmedin. Hastanede bile. Neden? | Open Subtitles | أنت لم تأتِ ابداً لرؤيتي، حتى عندما كنت في المستشفى، لماذا؟ | 
| Sen burada olduğun zamanki gibi değil her şey. Sanki buraya hiç gelmedin gibi. | Open Subtitles | أنت لا تأتين كثيراً لم تأتِ إلى هنا مـُنذ وقت طويل | 
| Yüzündeki ifadeye bakılırsa buraya bana gözleme yemek için katılmaya gelmedin. | Open Subtitles | وبالنظر لوجهك، لم تأتِ لكي تتناول الفطائر المحلاّة معي. | 
| İlk hafta akşam yemeklerini yaptım ama sen hiç gelmedin. | Open Subtitles | ،أوّل أسبوع أعددتُ لكَ العشاء لكنّكَ لم تأتِ | 
| Eminim buraya bana ders anlatmaya gelmedin. | Open Subtitles | أنا واثق من أنك لم تأتِ من أجل تلقي درس خاص | 
| Onu kastetmemiştim. Yani dün gece yatağa gelmedin. | Open Subtitles | ليس هذا ما قصدته لم تأتِ إلى السرير ليلة أمس | 
| O gezegenler bize gelmedi, biz onlara gittik. Yıldızlara bakın. | Open Subtitles | الكواكب لم تأتِ إلينا، نحن أتينا إليهم فقط أنظروا إلى النجوم | 
| Boşuna uğraşma. Burada değil. Hiç buraya gelmedi. | Open Subtitles | لا تتعبي نفسكِ,انها ليست هنا,لم تأتِ الى هنا أبدا,تعالي | 
| Sizin gibi, köle olarak gelmedi bu saraya Sultan olarak geldi. | Open Subtitles | لم تأتِ إلى هنا كجارية مثلكن بل أتت كسلطانة | 
| Buraya kurtarma görevlisi olarak gelmediğini ve bütün dünyanın bizim öldüğümüzü sandığını söyle. | Open Subtitles | تقول بأنّك لم تأتِ هنا بمهمّة إنقاذ ويعتقد العالم بأسره بأنّا متنا | 
| Ki bu benim lanet olası basın konferansı düzenlemem gerekeceği anlamına geliyor. Lütfen bana buraya destek kuvvet olmadan gelmediğini söyle. | Open Subtitles | ممّا يعني أنني سأقوم بمؤتمر صحافي لعين أخبريني أنّكِ لم تأتِ إلى هنا بدون دعمٍ | 
| Kendi isteğinizle gelmezseniz, o zaman zorla getirtiriz! | Open Subtitles | -إنّا لا نعمل مع الشّرطةِ . -إن لم تأتِ طواعيةً، سنأخذكَ كرهًا . -أستطلقين علينا النّار؟ | 
| Eğer bizimle gelmemiş olsaydınız, ...bu yolculuk çekilmez bir hal alırdı. | Open Subtitles | إن لم تأتِ معنا، كانت هذه الرحلة ستكون مريعة. | 
| Öyle olsun. Ama sen gelmezsen sana şu mektubu getiren kızı götürürüm, bilmiş ol. | Open Subtitles | حسنا ، و لكنك إن لم تأتِ ، فلربما أتصل بالفتاة التى أرسلت لك الخطاب | 
| Çok hassas bir çocuk ve onu almak için Pazar günü gelmediniz. | Open Subtitles | إنها فتاة حساسة للغاية و أنت لم تأتِ لتأخذها يوم الأحد | 
| Ertesi gün işe gelmeyince endişelendik çünkü işe gelmediği tek bir gün bile yoktu. | Open Subtitles | قلقنا فوراً حين لم تأتِ في اليوم التالي لأنها لم تفوت العمل قط | 
| Gelmeseydin, ben çıkamazdım. | Open Subtitles | .. إن لم تأتِ فلم أكن لأذهب |