| Genç bir muhabir olarak, en çarpıcı etkiyi sağlamak için farklı bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Çünkü olanları herkes biliyordu, fakat hala bu sistemi bozacak bir şey yoktu. | TED | كمراسل شباب، اعتقدت أنني يجب أن أفعل ذلك بطريقة مختلفة، ليكون لها أقصى قدر من التأثير، حيث أن الجميع كان يعلم بما يحدث، ورغم ذلك لم يكن هناك شيء يردعه. |
| Evet, durdu çünkü zaten başlayan bir şey yoktu. | Open Subtitles | نعم ، توقف لأنه لم يكن هناك شيء من الأساس |
| 441'de kuantum aynasına en ufak benzerliği olan bir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء حتى في 441 يشبه و لو قليلا المرآة |
| Yardım kuruluşları çoğunlukla kırsal alanlardaki resmi yerleşime odaklanıyordu ve bizim için yapılacak hiçbir şey yoktu. | TED | وتركز المنظمات الإنسانية في الغالب على التسوية الرسمية في المناطق الريفية، في حين لم يكن هناك شيء بالنسبة لنا. |
| Çünkü satın alabileceğiniz hiçbir şey yoktu, perçin dışında tabi. | TED | لم يكن هناك شيء يشترى. إلا إذا كنت تريد شراء بعض المسامير. |
| Başka bir şey yoksa, kısa bir ara verelim. | Open Subtitles | لنأخذ فاصلا قصيرا اذا لم يكن هناك شيء آخر |
| Bir anda saldırdı. Yapabileceğim hiç bir şey yoktu. | Open Subtitles | لقد تم جره بعيداً لم يكن هناك شيء أستطيع فعله |
| 10 saniye önce bir şey yoktu. Bir anda çıktı. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء منذ 10 دقائق، لقد خرج فجأة من العدم |
| Hayır.Sanki hiç varolmamış gibi.Hiç bir şey yoktu. | Open Subtitles | لا بد أنها كانت موجودة هناك لا لم يكن هناك شيء و كأنه لم يكن موجودا أبدا |
| O notlarda cep telefonuyla ilgili bir şey yoktu.. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء في هذه المذكرات حول الهاتف المحمول. |
| -Kontrol ettik. Orda bir şey yoktu. -Küçük kıza zarar vermek istemediler. | Open Subtitles | لقد فحصنا، لم يكن هناك شيء لم يريدوا أذيّة الطفلة الصغيرة، أنا فقط |
| Yapabileceğim bir şey yoktu... şimdi sessiz ol, ikimiz için de. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء استطيع فعله الآن حافظي على الصمت، رجاءً، من أجل مصلحة كلينا. |
| Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء واحد يمكننى أن أفعله حيال ذلك |
| Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء واحد يمكننى أن أفعله حيال ذلك |
| Aslında seninle ilgili yasadışı hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | في الحقيقة ، لم يكن هناك شيء غير قانوني حولك |
| Ortalıkta kayda değer hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء مميز في التجوال في الرواق. |
| Hiçbir şey bulamadılar, zaten, orada da hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | كلا، لا شيء. لم يجدوا شيئاً لأنه لم يكن هناك شيء |
| Daha fazla bir şey yoksa, körkütük sarhoş olacağım. | Open Subtitles | لو لم يكن هناك شيء آخر، فسوف أصبح مخموراً |
| Alacak hiç bir şey yok. Külleri üzerinde dua ettim. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء ليأخذوه لقد صليتُ على رفاتهم |
| Onun için iyi bir şey kalmamıştı | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء أبداً جيد بما فيه الكفاية لها |
| Geri kalan bizler içinse, beklemekten başka yapacak birşey yoktu. | Open Subtitles | بالنسة لبقيتنا, لم يكن هناك شيء نستطيع فعله سوى الانتظار |
| Yapabileceğin başka bir şey yokmuş. Yapman gerekeni yapmışsın. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء آخر بوسعك فعله فعلتِ ما كنت مضطرة لفعله |
| Pastayla ilgili pastacıyı rahatsız eden hiçbir şey yok yani? | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء في الكعكة نفسها يشير لإهانة للخبازة؟ |
| İçinde hiçbir şey yokmuş. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء بالداخل لم تكن هناك إحداثيات |