| Bayan Styles'ı de sizinle birlikte keşfinize göndersem... sorun olmaz sanırım. | Open Subtitles | أنا متأكد أنك لن تمانع أذا أرسلت الأنسه ستايلس على بعثتِكَ. |
| O zaman beklemeye aldırmaz, değil mi? | Open Subtitles | إذا فأنها لن تمانع الأنتظار , أليس كذلك ؟ |
| Yani kendime bakmayı bırakırsam sorun etmez misin? | Open Subtitles | إذاً , أنك لن تمانع إن توقفت بترتيب نفسي من أجلك ؟ |
| Tamam, iyi, o zaman şeytan iding sakıncası olmaz bu yüzden mutlu ve sağlıklı tutabilirsiniz. | Open Subtitles | حسناً لا بأس ، إذاً لن تمانع أن تحدد هوية المشعوذ . كي نبقيك سعيد و بصحة جيدة |
| Ev sahibem umursamaz, ama ben o dışarıdayken yapmamayı tercih ederim. | Open Subtitles | أعرف أن سيدتي لن تمانع لكني أفضل ألا أفعل بينما هي في الخارج |
| Evet, mahsuru yok, değil mi canım? | Open Subtitles | انت لن تمانع اليس كذلك يا عزيزى |
| Bir fincan kahveye hayır demezdi sanırım. Büyük ikramiye çıkmış piyango biletine de hayır demezdi hani. | Open Subtitles | لن تمانع في شرب كوب من القهوة - لن تمانع حتى لو أعطيتها ورقة الياناصيب - |
| Senin eşini evine bırakmamın sakıncası yok değil mi? | Open Subtitles | انت لن تمانع إذا تمشيت مع رفيقتك الى المنزل , أليس كذلك ؟ |
| O zaman bunlardan kurtulmayı sorun etmezsin. | Open Subtitles | إذاً، لن تمانع لو تخلصت من هذا أوه، ماذا تفعلي - أو هذا - |
| Aslında, eğer detayları hatırlamıyorsan eleştirini silmenin bir sakıncası yoktur o zaman. | Open Subtitles | في الحقيقه اذا لا تستطيع تذكر التفاصيل عندها لن تمانع مسح تقييمك |
| Susuzluğumu gidermemden rahatsız olmazsın, değil mi? | Open Subtitles | لن تمانع ان اروي عطشي اليس كذلك |
| Benim kısacık hayatımın onun hayatıyla karşılaştırılması küstahlık olur ancak öyle bir nedenim var ki, kendisi bunu sorun etmeyecektir. Şey, yarın doğum günüm. | Open Subtitles | ...أعلم أنه أمر مبكر بمقارنتي حياتي الصغيرة بحياتها لدي سبب جيد يجعلني أؤمن بأنها لن تمانع ذلك إذاً، عيد ميلادي غداً |
| Peki. O zaman bunu söylemem sorun olmaz... | Open Subtitles | حسنا , اذن اعتقد بانك لن تمانع ابدا ان قلت لك |
| Bunu o bırakmış olmalı. İyi, bay Bunyan gelene kadar bunu almamda sorun olmaz her halde. | Open Subtitles | حسنا، أنت لن تمانع لو كنت تشبث حتى يأتي السيد بنيان الظهر. |
| Kızım bize eşlik ederse sorun olmaz, değil mi? | Open Subtitles | انت لن تمانع ان قامت ابنتي بمشاركتنا ، اليس كذلك ؟ |
| Kuzenim. Hiç aldırmaz. | Open Subtitles | إنها قريبتي هي لن تمانع مطلقاً |
| Yani, Monterey'e gitmezsek aldırmaz mısın? | Open Subtitles | أتقصد أنك لن تمانع إن لم نذهب لـ(مونتري)؟ |
| O yüzden "bence sorun etmez" diyeceğim. | Open Subtitles | لذا، سأقول، اجل، لن تمانع فى هذا |
| Eminim sorun etmez. | Open Subtitles | متأكّد أنّها لن تمانع) |
| Bay Stark, Clint sakıncası olmaz demişti de traktörümüz bir türlü çalışmıyor. | Open Subtitles | وستارك. يقول كلينت انه لن تمانع. أنا سحب الجهاز للتشغيل. |
| Tamam. Nasılsa benimle konuşmanı umursamaz, değil mi? | Open Subtitles | حسناً, إنها لن تمانع بأن أتحدث إليك, أليس كذلك؟ |
| Öyleyse içeri bakmamın bir mahsuru yok, değil mi? | Open Subtitles | لن تمانع إذاً أن ألقي نظرة |
| Yani Four Seasons'taki rezervasyonunu iptal etmemin bir sakıncası yok mu? | Open Subtitles | إذًا لن تمانع, أن أقوم بإلغاء حجزك في فندق "فور سيزنس"؟ |
| Madem Vex'in hayranı değilsin belki Ba'al ile neden çatıştığını söylemeyi sorun etmezsin. | Open Subtitles | ربما، اذالم تكنمنكبار المعجبينب"فيكس" ربما لن تمانع أخبارى لماذا تعلق " فيكس " ب " بول "؟ |
| O zaman benimle gelip bazı soruları yanıtlamanızın bir sakıncası yoktur. | Open Subtitles | إذن لن تمانع بالقدوم معي لتجيب على بعض الأسئلة. |
| Susuzluğumu gidermemden rahatsız olmazsın, değil mi? | Open Subtitles | لن تمانع ان اروي عطشي اليس كذلك |
| Hayır, ama sorun etmeyecektir. | Open Subtitles | كلا لكني متأكد أنها لن تمانع |