| Onlardan teslim olmalarını isteyebilirsin ama nedense işe yaramayacak gibi. | Open Subtitles | يمكن أن نطلب الإستسلام لكني أشعر أن هذا لن يجدي |
| Adamın gözünü ele geçirmeden bu bir işe yaramayacak değil mi? | Open Subtitles | هذا لن يجدي أي نفع إلا إذا إنتزعنا عين الرجل، هه؟ |
| Bu yöntem işe yaramıyor. Bu noktada başka bir şey bulmamız gerekir. | Open Subtitles | حسناً , الملقاط لن يجدي نفعاً الآن , أنا مستعد لتجربة ايّ شئ |
| Elbette keklerin hiçbir zaman işe yaramayacağını biliyorsunuzdur Bayan Pope. | Open Subtitles | تعرفين طبعًا أن الكعك لن يجدي نفعًا يا آنسة بوب |
| İşe yaramaz, ve bir kadın olarak, buna seviniyorum. Buna ne diyeceksin? | Open Subtitles | لن يجدي وأنا شريرة بما يكفي لأسعد بهذا ، ما رأيكما ؟ |
| Bu iyi olmayacak. Bu resmin her duvarda, her tepede olması. | Open Subtitles | لن يجدي هذا نفعااً الصور علي كل حائط، و كل مكان |
| Ama sonra da, bu yazmak iyidirden daha kötü, o yüzden de işe yaramayacak. | TED | بعد ذلك قلت لنفسي هذا أسوء بكثير من دافعي القوي للكتابة و لن يجدي نفعاً. |
| Yapmak istediğin şey işe yaramayacak. | Open Subtitles | مهما كان ما تحاول انتزاعه، لن يجدي الأمر. |
| Bu işe yaramayacak, bu yüzden ben... sana bir araba çağırayım, yat uyu ve sabah bir daha düşün. | Open Subtitles | لن يجدي ذلك نفعاً إذاً لماذا لا أتصل من أجلك بسيارة أجرة لتقلك إلى المنزل وتنام هناك |
| Aramak bir işe yaramayacak zaten onlar sihirli değil. | Open Subtitles | تعلمين البحث عنهم لن يجدي نفعاً عليهم بكل الأحوال . لأنهم ليسوا سحريين |
| Ama bu burada işe yaramayacak bay Porter, çünkü ben sadece tek bir şey istiyorum. | Open Subtitles | لكن لن يجدي هنا يا سيد بورتر لأنني أريد شيئاً واحداً فقط |
| Bu asla işe yaramayacak. Uyanmanız gerek çocuklar. | Open Subtitles | هذا لن يجدي قطّ، عليكم أن تستيقظوا أيّها الصبية. |
| İşe yaramıyor. Git, 40 numara ve benim için bir Romalı öldür. | Open Subtitles | هذا لن يجدي إمضي يا رقم 40 و أقتل "رومانياً" من أجلي |
| Hayır, işe yaramıyor Amy. Sana söyledim, işe yaramıyor. | Open Subtitles | -لا ، لن يجدي ذلك يا إيمي قلت لكِ أن ذلك لن يجدي |
| İşe yaramıyor, patron. Çetin ceviz çıktı. | Open Subtitles | هذا لن يجدي يا زعيم إنه شخص قوي |
| Sanırım ikimiz de bu ilacın da işe yaramayacağını biliyoruz. | Open Subtitles | أعتقد أنّ كلينا يعلم أنّ هذا الدواء لن يجدي أيضًا. |
| Bunun işe yaramayacağını anladım. | TED | لذلك ، كنت أدرك تماما أن هذا لن يجدي نفعا |
| Bunun işe yaramayacağını biliyordum. | Open Subtitles | ــ عرفت أن هذا لن يجدي ــ مهلاً، مهلاً مهلاً، انتظر الآن |
| Şiddetli doku masajı işe yaramadı bu yüzden farklı yaklaşımlar denendi. | Open Subtitles | تدليك النسيج من العمق لن يجدي نفعاً, لذا أقتراحات أخرى جُرِبت.. |
| - Bu böyle olmayacak. - Buradan sahil ne kadar? | Open Subtitles | هذا لن يجدي نفعاً - أين موقع الشاطيء من هنا؟ |
| Artık böyle israflar olmayacak. | Open Subtitles | و هذا النوع من الاهمال لن يجدي نفعاً بعد الآن. |
| İyi değil, işe yaramaz! - İşleri bu şekilde değiştiremezsin! | Open Subtitles | هذا لن يجدي و لا يجب أن تغير الإتفاق هكذا |
| İyi değil, işe yaramaz! - İşleri bu şekilde değiştiremezsin! | Open Subtitles | هذا لن يجدي و لا يجب أن تغير الإتفاق هكذا |