| Orada olmasının nedeni o yol ve o kamyonlar. | Open Subtitles | ذلك الطريق و تلك الشاحنات هما السببان الرئيسيان لوجوده هناك |
| Burada olmasının bir sebebi olduğunu düşünüyorum hep. | Open Subtitles | يراودني إحساس بأن هناك مبرراً لوجوده هنا |
| Tek diyeceğim, onun Smallville' de olmasının bir sebebi olduğu. | Open Subtitles | حسناً، لنقل أن هناك سبباً لوجوده في سمولفيل |
| Sanırım hapiste olduğu için kendimi kötü hissetmemi sağlıyor. | Open Subtitles | أراد جعلي أستاء لوجوده بالسجن على ما أعتقد |
| Sanırım hapiste olduğu için kendimi kötü hissetmemi sağlıyor. | Open Subtitles | أراد جعلي أستاء لوجوده بالسجن على ما أعتقد |
| Burada olmasının tek sebebi bir kaç kız tavlamak. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجوده هنا هو للتعرف على الفتيات |
| O gemide olmasının tek sebebi beni kurtarmak istemesiydi. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجوده على تلك السفينة هو أنه حاول إنقاذي. |
| Burada olmasının başka bir nedeni olmalıydı. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون هُناك سببٌ آخرٌ لوجوده هُنا. |
| Eminim orada olmasının iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أنا مُتأكدّه أنه لديه سبب وجيه لوجوده هُناك. |
| Seattle'da olmasının tek sebebi sizlersiniz. | Open Subtitles | و السبب الوحيد لوجوده في سياتل هو أنتِ |
| Belki de orada olmasının tek nedeni o değildir. | Open Subtitles | ربما لم تكن السبب الوحيد لوجوده هناك |
| Burada olmasının bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | يجب ان يكون هناك سبب لوجوده |
| Orada olmasının tek yolu. | Open Subtitles | إنه الاحتمال الوحيد لوجوده |
| Orada olmasının tek yolu. | Open Subtitles | إنه الاحتمال الوحيد لوجوده |
| O arabada olmasının nedenini. | Open Subtitles | سبب لوجوده في تلك السيارة |
| Kadeh kaldırıp karakolumuzda olduğu için ne kadar minnettar olduğumu söyleyecek ve resmen akıl hocam olmasını isteyeceğim. | Open Subtitles | سأعلن نخب عن كم انا شاكره لوجوده في الدائره وسأسأله رسمياً ان يكون قدوتي |
| Herkes burada olduğu için heyecanlı mı bakalım? | Open Subtitles | الكل متشوق لوجوده هنا أنحن نستمتع بوقتنا |
| O da orada olduğu için şanslısınız yoksa buraya kadar gelemezdiniz. | Open Subtitles | سأخبركم أمرًا، أنتم محظوظون لوجوده في الخارج و إلا لم تكونوا لتصلوا إلى هنا. |
| Ama artık o hayatımda olduğu için gerçekten minnettarım. | Open Subtitles | أنـا ممتنة جدا لوجوده بحيـاتي الآن |
| Burada olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظون لوجوده بهذا المبنى |