| Bak, evlat tek... tek... tek başına gitmen gerektiyse, bıçak taşımalıydın. | Open Subtitles | انظر إن كان عليك ان تذهب لوحدك عليك ان تحمل شفرة |
| Mutfakta tek başına yemene izin veremeyiz. Ben sana eşlik ederim. Hayır. | Open Subtitles | طبعا انتب لا تستطيعين انت تاكلي لوحدك في المطبخ لذا سانظم اليك |
| tek başına suçu üstüne alamazsın eğer sen ilk gidersen ikinci ben olacağım! | Open Subtitles | لا يمكنك أن تعترف بالجريمة لوحدك إذا كنت ستكون أول المعترفين فسأكون الثاني |
| Yarın saat 16'da, eski Tokyo kulesine gel, ama Yalnız. | Open Subtitles | غداً الساعة 16: 00 تعالي الى برج طوكيو السابق لوحدك |
| Yalnız gitmene izin veremem şimdi senin yardıma ihtiyacın var. | Open Subtitles | لن أدعك تذهب لوحدك الآن ، أنت بحاجة إلى المساعدة |
| Harvey, anlamak zorundasın sana buradan kendi başına gitme izni vermeye yetkim yok. | Open Subtitles | هارفي، يجب عليك أن تفهم ليس لدي الحق لتركك ترحل من هنا لوحدك |
| Flörtsüz dilber damgasını yeme riskini bile bile buraya tek başına gelmişsin. | Open Subtitles | لقد أتيتي الى هنا مواجهة خطر من أن تكوني مصنفة قادمة لوحدك |
| Aşağıda verdiğin tepki ve buraya gelip tek başına oturman... | Open Subtitles | هكذا رَددتَ طابق سفلي، الآن أنت تَجْلسُ فوق هنا لوحدك. |
| Trip Murphy'yi yendin hem de tek başına, bu çöplükle. | Open Subtitles | لقد تفوقت على بيرت مورفي لوحدك , و بهذه الخردة |
| Tam olarak değil ama demek istediğim buna tek başına katlanmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس بالضبط هناك ، والمهم هو لا يجب عليك التعامل مع هذا لوحدك |
| Daktilonun başına oturup tek başına viski içerek düşünmen hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | وأحب بانك تجلس لوحدك امام آلة الطابعة وتشرب الويسكي, وتفكّر بالقصّة |
| Bunu yapmamanın en büyük sebebi bunları tek başına yaşamaktan korkuyorsun. | Open Subtitles | السبب الذي جعلكِ لم تبدأي هو الخوف من الخوض بذلك لوحدك |
| İşim bu özellikle de Yalnız olmanın tehlikeli olduğu böyle zamanlar gibi. | Open Subtitles | بالأخص بأوقات كهذه ، عندما يكون الوضع خطيراً لك أن تكوني لوحدك |
| Ben uzun yoldan gideceğim. Aynı zamanda, tek bayan, Yalnız başına, geç saatte... | Open Subtitles | أنا سَآخذُ الطريقَ الحلزونيَ بالإضافة لا أربد أن تمشى لوحدك في وقت متأخر |
| Onlara Yalnız başına katlanabilsen de, eğer sorunlar yığılırsa bir gün altında ezilebilirsin. | Open Subtitles | حتى لو أستطعتي أن تتحملينهم لوحدك إذا اجتمعوا ، فستنهارين تحتهم يوماً ما |
| Ayrıca senin bilgi gizlemek konusunda Yalnız hareket ettiğini iddia ediyor. | Open Subtitles | هذه مهزلة قال أيضاً أنك كنت تتصرف لوحدك في إخفاء المعلومات |
| Rahatsız etmekten üzgünüm, ama Noel arifesini Yalnız mı geçiriyorsun? | Open Subtitles | آسف لمضايقتك ، لكن أتمضين عشية عيد الميلاد لوحدك ؟ |
| İlk büyük işini kendi başına becerdin, öyle değil mi? | Open Subtitles | أنتٍ تخلصتي من أول وظيفة كبيرة لوحدك أليس هذا الحق؟ |
| - Eğer yaparsan, kendi başınasın. - Şuna bak. - Ne? | Open Subtitles | ـ اذا عملتها انت رتب نفسك لوحدك ـ انظر الى هذا |
| Herkes bana bebekmişim gibi davranıyor. Bugün buraya kendin mi geldin? | Open Subtitles | الكل يعاملني كما الأطفال هل أتيت إلى هنا اليوم لوحدك ؟ |
| Karın durumu öğrendi, seni terk etti ve şimdi yalnızsın. | Open Subtitles | اكتشفت زوجتكَ الموضوع وتركتكَ والآن تعيش لوحدك |
| Hiç bir vadide, dere yanında tek başınıza yürüyüp, hatırladınız mı? | Open Subtitles | هل سبق لك أن مشيت في وادي بجانب الجرف مشيت لوحدك و تذكرت؟ |
| sen sadece 16 yaşındasın, bununla tek başına başa çıkmamalısın. | Open Subtitles | أنت بالـ16, ليس عليك أن تتعاملي مع هذا الأمر لوحدك. |
| Bak, ne kadar gergin olduğunu biliyorum. Seni yanlız bırakmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | أنا أعرف كم أنت متعبة ومنشغلة أنا أحاول أن أدعك لوحدك |
| -Çünkü paylaştığında, sadece kendine iyi gelmiyor bu, diğerlerine de yardım ediyorsun. | Open Subtitles | ،لأنه عندما تشارك ،فأنت لا تتشافى لوحدك ولكنك تساعد الآخرين في الشفاء |