| Yani Max'in dalga geçtiği hayal tahtası mı gerçekleşiyor? | Open Subtitles | مهد من الغصون حسنا الان لوحه ماكس الساخره تصبح حقيقيه |
| Ve işin çılgınca tarafı, onun da bir hayal tahtası varmış. Tamam, tamam! Bir daha ne zaman çıkıyorsunuz? | Open Subtitles | واكثر شي جنوني ان لديه لوحه رؤيا مثلي حسنا حسنا متى سوف تخرجون مع بعض مره اخرى |
| Sadece bir tablo satmış olabilir. | Open Subtitles | بعَمَلِه خلال يومه ربَّما يكون قد باع لوحه واحده فقط |
| Onların vermiş olduğu örnekleri aldım,... ...ve bunlardan temel olarak 56 adet resim yaptım. | TED | واستعنت بالأمثله التي قدموها لي، ومن خلال تلك الأمثله تمكنت من رسم 56 لوحه. |
| Kapının üstüne tabela asıp, "Watson için ayrılmıştır" yazmışlar. | Open Subtitles | وتوجد لوحه في الخارج منقوش عليها "محجوزه لواتسون" |
| Gökkuşağını boyayan kadın tablosu gitmiş. | Open Subtitles | لوحه إمرأه قوس قزح قد اختفت |
| Buraya tabloyu sattığımı söylemeye geldim. | Open Subtitles | , جئت هنا لأخبرك . لقد قُمت ببيع لوحه |
| Laboratuar resmi büyüttü ve aracın plakası kesinlikle Moskova'ya ait. | Open Subtitles | لوحه الارقام باسفلها تبين بالتحديد ان العلامات و الارقام تخص موسكو |
| Tabletinde bazı kelimeler gördüm. | Open Subtitles | ورأيت كلمات خلال لوحه |
| Hayal tahtası olan bir adamla çok çıkarım ya! | Open Subtitles | كانني سوف اواعد شخص لديه لوحه رؤيا مستقبليه |
| Evet, bilmem mi, hayal tahtası olan bir adamla çıkmazsın çünkü senin hayal tahtanda hayal tahtası olan bir adamla çıkman yoktu! | Open Subtitles | نعم اعلم ذلك وكانك سوف تواعدينه لانها لم تكن في لوحتك ان تواعدي شخص لديه لوحه |
| Enerji onun üzerinden aktarılıyor ama asıl kaynağı, sörf tahtası. | Open Subtitles | الطاقة مرت من خلاله لكنها نشأت من لوحه |
| - Zor durumdaki bir ressamdan tablo alıp zavallı bir sanat okulu modeline yiyecek göndermiş. | Open Subtitles | لقد اشترى لوحه من فنان مكافح أرسل بقاله الى موديل مدرسي فقيره |
| Bir sergiye hazır olmadığımızı ve tek bir tablo bile satmadığımızı öğrenirlerse hiçbir şey satamayız! | Open Subtitles | نحن في طريقنا للمعرض ولم نبع لوحه واحدة |
| Kanepe servis edilen ordövr. Basquiat ise bir tablo. | Open Subtitles | الكنابيس هي المقبلات و الباسكيات لوحه |
| Alison babama bir kolaj yapmıştı, ve üzerinde teknede çekildiği bir resim vardı. | Open Subtitles | آليسون قامت بصنع لوحه لوالدي .. و توجد صوره لها في سفينه |
| Görmeni istediğim bir resim daha var. | Open Subtitles | هناك لوحه اُخري اُريدكِ أن تريها |
| Yoksa şöyle yazan bir neon ışıklı tabela gibi sallanabilirsin: | Open Subtitles | ربما تعلق لوحه تقول |
| Sorun yok. Az önce bir tabela gördüm. | Open Subtitles | نحن بخير ، رأيت لوحه هناك |
| Richard Phillips tablosu burada. Eskiden arkası da vardı. | Open Subtitles | (هذه لوحه (ريتشارد فيليبس التي صُممت لوجود مكان للاخفاء بها |
| Buraya tabloyu sattığımı söylemeye geldim. | Open Subtitles | , جئت هنا لأخبرك . لقد قُمت ببيع لوحه |
| Kısmi Kaliforniya plakası, M-D-3. | Open Subtitles | لوحه تابعه لكاليفورنيا ، - ديفيد مايكل - 3. |
| sörf tahtasını burada buldum, yani boğulmuş falan olamaz. | Open Subtitles | لقد وجدتُ لوحه هنا، ممّا يعني أنّه لمْ يغرق. |
| Geri dönmeliyiz. Hans'ın araba plakasını bütün denetim noktalarına gönderdim. | Open Subtitles | يجب ان نعود لقد ارسلت ارقام لوحه سيارة هانز الي كل نقاط التفتيش |