| İstasyonda hazırlandıklarını hatırlıyorum. Buraya, Bölge'ye gelmek için. | Open Subtitles | , أتّذكر عندما كانوا يحزمون أغراضهم عند . المحطه وهم يستعدون ليأتوا هنا |
| İnsanların buraya gelmek için pasaporta ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | الناس تحتاج لجوازات سفر ليأتوا لهذا المكان. |
| - Bu kanlı cinayet çığlık olacak ve şehrin yarısı Mantikorlar kaydetmek gelmek arayın. | Open Subtitles | و سينادي نصف المشعوذين في المدينة ليأتوا لإنقاذه |
| Bu berbat hastalıkla savaşmak için aileleriyle birlikte gelebilecekleri bir yerleri olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون لديهم منزل جميل ليأتوا إليه مع عائلاتهم، للنضال ضد هذا ... المرض الفظيع. |
| Korkunç hastalıkla savaşmaları için, aileleriyle gelebilecekleri güzel bir yer olacak. | Open Subtitles | -أجل . يجب أن يكون لديهم منزل جميل ليأتوا إليه مع عائلاتهم، للنضال ضد هذا ... |
| İnsanlar buraya gelmek için her şeylerini riske atar. | Open Subtitles | كما نرى الامر الناس خاطروا بكل شيء ليأتوا هنا |
| İnsanlar buraya gelmek için her şeylerini riske atar. | Open Subtitles | كما نرى الامر الناس خاطروا بكل شيء ليأتوا هنا |
| Sadece zamanziyaretçilerin hazırlanan Dünya'ya gelmek için kendi akraba çağırmak için | Open Subtitles | و بمجرد إستعداد الغرباء ليأتوا إلي الارض، |
| Artık buraya gelmek için saatlerini harcamalarına gerek yok. | Open Subtitles | لن يجب عليهم أن يستغرقوا ساعات ليأتوا ويزوروني مجدداً |
| Buraya gelmek için 650 kilometre yol teptiler. | Open Subtitles | قطعوا أربعمائة ميلاً ليأتوا إلى هُنا... |