Sentetik madde başarılı olamıyor, aynı plastik bir çatal gibi. Yapacağı iş için yeterince güçlü değil. | TED | هذه المواد الاصطناعية فاشلة تماماً مثل هذه الشوكة البلاستيكية ليست قوية بما يكفي لأداء عملها. |
Münferit bombalar yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | القنابل المفردة ليست قوية بما فية الكفاية |
Ama rüzgâr bir hayvanı diriltmek için yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | ولكن الرياح ليست قوية بما يكفي كي تُعيد الحيوانات من الموت. |
Diğer tarafta bir çiftlik olmalı. Çok sert değil. | Open Subtitles | يجب ان يكون هناك مزرعة على الجانب الاخر انها ليست قوية |
Freddy, bazen karşındaki hiç umursamıyormuş gibi görünebilir ama aslında senin kadar güçlü değildir. | Open Subtitles | في بعض الأحيان، فريدي، يبدو أن الشخص لا يهتم. ولكن في الواقع، انها ليست قوية كما كنت. |
Ona baksanıza, pek de güçlü sayılmaz. - Tek sahip olduğu ses tonumuz. | Open Subtitles | و هي ليست قوية حقا انظروا إليها، كل ما تملك هو أصواتنا |
En alt taraf dayanmaz.Kutular böyle dizmek için kuvvetli değil. | Open Subtitles | انظر, المستوي الادنى لن يتحمل. الصناديق ليست قوية بما يكفى لتوضع فوق بعض. |
O sırf güzel diye güçlü olmadığını düşünüyor insanlar fakat beni asla hafife almamalısınız onu... | Open Subtitles | لانها جميلة يعتقد الناس انها ليست قوية لكن عليك الا تقلل منى اقصد منها , اقصد منا |
Ve korkarkım ki senin ruhun bizi koruyacak kadar güçlü değil. | Open Subtitles | وأشعر أن روحك ليست قوية ما يكفي لحمايتنا |
Fransa senin düşündüğün kadar güçlü değil, umrunda mı bilmiyorum. | Open Subtitles | فرنسا ليست قوية كما تظنين ولا تلقى إهتماماً |
Mıknatısı pervane kanatlarını durduracak kadar güçlü değil ama kanatları bu sopaları aralarına sıkıştıracak kadar yavaşlatabiliriz... | Open Subtitles | المغناطيس لها ليست قوية بما فيه الكفاية لوقف ريش، ولكننا لا نستطيع إبطاء انتشاره إلى حيث يمكننا إسفين تلك الأقطاب في |
Görünen o ki elimdeki prototipler yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | حسنا، من الواضح أن بلدي النماذج الحالية ليست قوية بما فيه الكفاية. |
Sizin turna kuşunuz benimki kadar güçlü değil. | Open Subtitles | ضربة الرافعة لديكم ليست قوية مثل ركلتى |
Senin nefretin yeteri kadar güçlü değil. | Open Subtitles | كراهيتك ليست قوية بما فيه الكفاية |
Hayır o yeterince güçlü değil . | Open Subtitles | لا، هي ليست قوية بما فيه الكفاية. |
İnsan beyni yeteri kadar güçlü değil, yanıyorlar. | Open Subtitles | لكن الأدمغة البشرية ليست قوية ... كفاية، فتحترق، لكنك غبي |
Ne yazık ki yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | أخشى أنها ليست قوية بما فيه الكفايه |
Füzeleriniz bir gezegeni durduracak kadar güçlü değil. | Open Subtitles | missiIes الخاصة بك ليست قوية بما فيه الكفاية لوقف الكوكب. |
Brick'e olan sevgim bunun üstesinden gelecek kadar güçlü değil. | Open Subtitles | والضعف الإنساني ومَوَدتي ل(بريك ليست قوية كفاية للتغلب علي هذا |
Ne yazık ki, yeterince sert değil. | Open Subtitles | للأسف ، انها ليست قوية بما فيه الكفاية. |
O sert değil ki. Pısırığın teki! | Open Subtitles | إنها ليست قوية إنها جبانة |
Bilirsin o çok güçlü değildir. Şoka dayanamazdı sanırım. | Open Subtitles | انها ليست قوية و لن تتحتمل الصدمة |
Sam'i buraya getirmek istesem de, yapamam, çünkü o ince bebek boynu kask takılabilecek kadar kuvvetli değil. | Open Subtitles | وإذا أردت مرةً أن أجلب (سام) هنا, لا أستطيع بسبب أن رقبته الرخوة الغبية... ليست قوية بما فيه الكفاية لتلبس الخوذة |
Tarot şekil değiştirenin bize direkt gelecek kadar güçlü olmadığını söyledi. | Open Subtitles | الأوراق أخبرتنا أن المتحولة ليست قوية كفاية لتواجهنا مباشرةً |