| Ne derse yapıyorum aslında ama tam onun istediği gibi değil. | Open Subtitles | أفعل كل ما تريد مني فعله ولكن ليس بالطريقة التي تريدها |
| Ölmüş olabilir, ama, onların dediği gibi değil. | Open Subtitles | قد يكون ميتاً لكن ليس بالطريقة التي يقولونها |
| Hayır, "hayırı" tanımlaman gibi değil kanıt ve diğer şeylerle ilgili. | Open Subtitles | ليس بالطريقة التي تقومين فيها بتعريف "المعرفة" مع الدليل، وكلّ شيء |
| Daha önce de söylediğim gibi sizin kastettiğiniz şekilde değil. | Open Subtitles | مثلما قلت لك من قبل ليس بالطريقة التي تفكرين بها |
| Güvenli bölgemden şunu bilecek kadar dışarı çıktım: evet, dünya birbirinden ayrılıyor ama korkuğunuz şekilde değil. | TED | قفزت خارج نطاق الراحة بما فيه الكفاية الاّن لأعلم انه ,نعم, العالم يتجزء لكن ليس بالطريقة التي تخشاها |
| Bağlıyım, ama senin düşündüğün şekilde değil. | Open Subtitles | انا متورّط ، ولكن ليس بالطريقة التي تعتقدينها |
| Yalnız umduğumuz bir yolla değil. | Open Subtitles | لكن ليس بالطريقة التي توقعناها |
| Bizler farklıyız. Ama sizin kastettiğiniz anlamda değil. | Open Subtitles | نحن مختلفون, لكن ليس بالطريقة التي تظنها |
| Belki senin kafandaki gibi değil ama bütün gece oturup yepyeni bir fikir üzerine çalıştım. | Open Subtitles | ربما ليس بالطريقة التي تصورتيها لكن قضيت الليل كاملاً على تصميم جديد، |
| Belki benim istediğim gibi değil. Ama beni seviyor. | Open Subtitles | ربما ليس بالطريقة التي أريدها لكن على طريقته أعتقد انه يحبني |
| O İtalyan'ın senin seksi olduğunu düşünmesi gibi değil ama. | Open Subtitles | حسنـــاً، ليس بالطريقة التي يعتقد الإيطالي بأنكي مُثيرة |
| Ve bir insan dişinin ağzı bozuk bir sevgiliye bağlandığı gibi değil. | Open Subtitles | و ليس بالطريقة التي تتمسك بها البشرية لحبيب سيء. |
| - İçeri girip çıkmış, sadece bizim sandığımız gibi değil. | Open Subtitles | إذاً، كان يدخل ويخرج، لكن ليس بالطريقة التي اعتقدناها |
| Annem ve babam birbirlerini sevmiyor en azından Çinli çocukları olan o çiftin birbirini sevdikleri gibi değil. | Open Subtitles | ليس بالطريقة التي تحب بها السيده ذات الطفلتين الصينيتين زوجها |
| sanrım yardım edebilirim ama düşündüğün şekilde değil annen ve büyük annen düşünmüşlerdi | Open Subtitles | لا،على العكس،أعتقد أنه سيساعدك ولكن ليس بالطريقة التي تعتقدين الآن،ربما لا تصدّقين ذلك، ولكن أمك وجدتك صدّقوا |
| İkisini de seviyordum, ama senin ima ettiğin şekilde değil. | Open Subtitles | لقد أحببتهما كلاهما، لكن ليس بالطريقة التي تفكرين بها |
| Buraya seni gözetlemeye gelmedim en azından senin düşündüğün şekilde değil. | Open Subtitles | أجل، أنا لم أتي إلى هنا لكي أتجسس عليك و ليس بالطريقة التي تفكرين فيها |
| Senin beni istediğin şekilde, senin beni hak ettiğin şekilde değil. | Open Subtitles | ليس بالطريقة التي تريدها، ليس بالطريقة التي تستحقها. |
| İnsanlar, iyi hissetmemize faydası olsun diye bunu bize gönderdiler, ve faydası da olacak, ama düşündükleri şekilde değil. | Open Subtitles | الناس ارسلوا هذا لنا ليجعلونا نشعر بالتحسن و سوف يفعل لكن ليس بالطريقة التي ظنوها |
| Görüyordum. Ama düşündüğün şekilde değil. | Open Subtitles | حسنا , كنت احلم بها ولكن ليس بالطريقة التي تظنينها |
| İstediğim yolla değil. | Open Subtitles | ليس بالطريقة التي أردتها. |
| Kastettiğin anlamda değil, dedim. | Open Subtitles | أخبرتك ليس بالطريقة التي تقصدها. |