| Arkadaşın, çok akıllı değil. | Open Subtitles | صديقك ليس ذكي جدا |
| Yalan söylemek için yeterince akıllı değil. | Open Subtitles | هو ليس ذكي كفاية ليكذب. |
| Bugün yeterince zeki değil mi? | Open Subtitles | ليس ذكي بما فيه الكفايه اليوم ؟ |
| O senin kadar zeki değil de ondan. | Open Subtitles | لأنه ليس ذكي مثلك |
| akıllıca değil. Dickie'nin elinin nerelere uzandığını bilmiyoruz. | Open Subtitles | ليس ذكي يا (تشارلي) ، لا ندري إلى أيّ مدى تمتد نفوذ (ديكي) |
| Hızlı evet, ama fazla akıllıca değil. | Open Subtitles | سريع السريع, ولكن ليس ذكي جدا |
| Belki de çocuk sandığın kadar akıllı değildir. Benimle uğraşma! | Open Subtitles | ربما الصبي ليس ذكي كما توقعته لا تعبث معي |
| Cain böyle bir plan yapacak kadar akıllı değil. | Open Subtitles | (تشين) ليس ذكي بما فيه الكفاية ليأتي بخطة كهذه |
| Ama yeterince akıllı değil. | Open Subtitles | ولكن ليس ذكي بما فيه الكفاية. |
| Tatlı ama zeki değil. | Open Subtitles | لطيف لكن ليس ذكي. |
| Bu çok güzel ama akıllıca değil. | Open Subtitles | ذلك... ذلك لطيف ولكن ليس ذكي |
| Hatta insanların onu gerçekte olduğu kadar akıllı sanmamaları hoşuna gidiyor. | Open Subtitles | يحب الناس أن يعتقدوا أنه ليس ذكي حقاً |