| Bebeğin babası, aynı zamanda bebeğin kuzeni. Bu doğru değil. | Open Subtitles | والد الطفل أيضآ هو أبن عم الطفل هذا ليس صحيح |
| Politika hakkında en ufak bir şey bilseydiniz bunun doğru olmadığını bilirdiniz. | Open Subtitles | إن علمتم ايّ شيئ بشأن السياسة سوف تعرفون ان هذا ليس صحيح |
| Gözlerimin içine bakmanı ve o dosyada yazanların Yalan olduğunu söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | اريدك ان تنظر بعيني وتقول ان كل شيء قرأته بالملفات ليس صحيح |
| - İşte geliyor. - O da ne? Bu doğru olamaz. | Open Subtitles | ماهذا، إنتظري، هذا لا يمكن أن يكون صحيح، إنتظري، ليس صحيح |
| - Doğru değil bu. | Open Subtitles | وانا لا استطيع ان اتحصل ليسا للتتكلم معي حول ذلك ذلك ليس صحيح |
| Erken başlamamalılar. Doğru değil mi Aramis ? | Open Subtitles | هم لا يبدأو مبكّر هل ذلك ليس صحيح * أرمسيس ؟ |
| -Gerçekten mi? -Tamam tatlım, sadece korkunç bir hikaye anlatıyorum ama gerçek değil. | Open Subtitles | أنا فقط أروي قصّة مخيفة , لكنّه ليس صحيح. |
| - Hiç içimden geldiği de olmadı. - Bu yaptığın hiç doğru değil. | Open Subtitles | لا أعتقد أني عنيتها أبدا هذا ليس صحيح |
| Beğendim ancak doğru olmayan bir şey var, ve mükemmel olmak zorunda. | Open Subtitles | أعجبني. إنه فقط, هناك شيء ليس صحيح فيه وعليه أن يكون مثالياً |
| Bu doğru değil! Üç gözü vardı, üç eli değil. | Open Subtitles | هذا ليس صحيح, إنه لديه عين ثالثه ليس يدا ثالثه |
| Bir tek kişiyi bin kilometre karelik bir alanda bulmanın, samanlıkta iğne aramaya benzediği söyledik ama Bu doğru değil. | Open Subtitles | كنا نقول أنّ عليهم تحديد مكان رجل واحد في ألف ميل مربّع، إبرة في كومة قشّ لكن ذلك ليس صحيح |
| Bazı kişiler günümüz eylemlerinin eskisi kadar risk alamayan insanlardan oluştuğunu tartışıyor ve Bu doğru değil. | TED | الآن، يدعي بعض الناس أن المشكلة تكمن في أن حركات اليوم ليست مكونة من أناس يأخذون المخاطر كما السابق. وهذا ليس صحيح. |
| Çünkü seni tanıyorum ve bunun doğru olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | لأنى أعرف أنا , و أنت نعرف أن هذا ليس صحيح |
| Başından beri doğru olmadığını bilmeliydim. | Open Subtitles | كان يجب ان اعرف من البدايه ان هذا ليس صحيح |
| Ama Bu doğru değil! Janet söylüyorsa bu Yalan demektir. | Open Subtitles | حسنا ، هذا ليس صحيح اذا قالت جانيت ذلك ، فاٍنها تكذب |
| Bu doğru değil. Yalan söyleyerek başlamak istememiştim. | Open Subtitles | هذا ليس صحيح لا أريد أن ابدأ بكذبة |
| Her zaman birbirlerinden uzak duran iki insan aniden barışıyorlar.Bu doğru olamaz. | Open Subtitles | . الشخصان اللذان ليس لديهم شئ مشتركاً فجأة ينسجموا . هذا ليس صحيح |
| - Ben senin olup olabileceğinden, çok daha fazla erkeğim! - Doğru değil, dostum. Jane, Erkek-im Müsabakaları'nı ben kazanıyorum. | Open Subtitles | انا اكثر رجوله منك ليس صحيح جين , انني افوز في هذه اللعبه |
| - Ama Bu doğru değil. - Doğru değil mi? | Open Subtitles | لكنه ليس صحيح أليس كذالك؟ |
| Beni ilgilendirir. gerçek değil. | Open Subtitles | وهذا من شأني حسناً هذا ليس صحيح |
| O gün tuvalette duydukların hiç mi hiç doğru değil. | Open Subtitles | ما سمعتي في الحمام ذلك اليوم ليس صحيح على الاطلاق . |
| Burada doğru olmayan bir şey var. Ne zamandır oluyor bu? | Open Subtitles | هنالك شيء ليس صحيح هنا منذ متى وهو يواعدها؟ |
| Eminim bu doğru değildir. Çok sevimsiz bir insandın. | Open Subtitles | أراهن بأن ذلك ليس صحيح لم تكوني مسرورة |
| Pek sayılmaz. Öğrendiğim şey, böyle güçlü bir şeyin bedelsiz olmayacağıydı. | Open Subtitles | ليس صحيح ، لاشىء بهذه القوة يأتىبدُونثمن. |