| - Birçok insan hastaneleri sevmez. - Ames kadar değil. | Open Subtitles | العديد من الناس تكرة المستشفيات ليس مثل ايمز |
| Ayakkabı işi kadar değil ama yine de epey ilginç bir alan. | Open Subtitles | إنها ليس مثل تجارة الأحذية لكنه ميدان جدّ ممتع |
| Gerçek ve samimiydi. Bildiğim başka hastalar gibi değildi. | Open Subtitles | كان صادق ونظيف ليس مثل بعض المرضى الذين أعرفهم |
| Başka insanların da kutladığı diğer bayram günleri gibi değildir. | Open Subtitles | إنه ليس مثل الأعياد الأخرى حيث يحتفل كل الناس |
| Sen de onun gibi çok çalışıyorsun ama onun gibi değilsin. | Open Subtitles | أنتِ تعملين وتكدين مثله تماما ولكن طبعك ليس مثل طبعه |
| Kesinlikle Asa veya eSi gibi degil. çok sessiz ve sevimli biri. | Open Subtitles | إنه ليس مثل آسا أو زوجته إنه هادئ ولطيف جداً |
| Bölüm'ü terk edenler peşinde olduğumuz diğer kaçaklar gibi değiller. | Open Subtitles | العملاء اللذين غادروا ليس مثل العملاء الهاربين الذي كنا نطاردهم. |
| Aşkının çaresizce tükenmesine izin vermeyeceğim, benimki gibi olmayacak. | Open Subtitles | لن أسمح بأن يكون حبك غير متبادل. ليس مثل حبي. |
| Lena'nın duvar sergisinde yaptığı kadar değil. | Open Subtitles | ليس حقاً اعني , ليس مثل ما فعلت لينا مع جدار العرض الخاص بها |
| - Tertipliydi ama bu kadar değil. | Open Subtitles | -لقد كانت تقوم تبعثر اشيائها قليلا ، ولكن ليس مثل هذا |
| Benim seni beklediğim kadar değil. | Open Subtitles | ليس مثل الوقت الذي كنت انا انتظرك فيه |
| Ama bugün burada olanlar onlar gibi değildi. | Open Subtitles | ولكن ما حدث هنا اليوم ليس مثل تلك الأشياء |
| herşey gibi değildi, çünkü o eğlenceli değildi. | Open Subtitles | ليس مثل ذلك بالمرة لأن ذلك لم يكن مضحكاً |
| Orası akşam olduğunda eve doğru gittiğiniz... ve sonra pillerinizi şarj edip, sabah olduğunda dostlarınızla birlikte olduğunuz, harika vakit geçirdiğiniz ofisiniz gibi değildir. | Open Subtitles | ذلك هو ما أقوله إنه ليس مثل إمكانك الذهاب إلى المنزل وإعادة شحن بطارياتك |
| Senin kaya gibi sağlam olduğunu bilirim Penguen, diğer herif gibi değilsin. | Open Subtitles | كنت أعرف أنك صلب أيها البطريق و ليس مثل الشخص الآخر |
| Hayir, Selamet ordusu gibi degil. | Open Subtitles | لا، ليس مثل إنقاذ الجيش |
| Geçen gün ara sokakta bulduğumuz iki piyon gibi değiller. | Open Subtitles | لكن ليس مثل هذين الرجلين بالزقاق اليوم السابق |
| Bugün gördüğüm öldürülen dört insan gibi olmayacak. | Open Subtitles | ليس مثل الأربعه أشخاص الذين رأيتهم يقتلون اليوم |
| Besinsel olarak uygunlar, Doritos'un aksine. | TED | ملائمة من الناحية التغذوية، ليس مثل مقرمش دوريتوس. |
| Para ve evler için modası geçmiş filmler çeken o yönetmenler gibi değilim. | Open Subtitles | ليس مثل باقي المخرجين الذين يصنعون أفلامهم من أجل النقود والمنازل |
| Diğerlerine hiç benzemiyor. | Open Subtitles | و انك سوف ترضين باخيارها, انه ليس مثل الآخرين |
| Yaşlı Çayır Köpeği'nin haritası gibi olmaz. | Open Subtitles | ليس مثل تلك الخريطة القديمة التى كان يحملها كلب المراعى |
| Çocuk sistemi yetişkin sistemiyle aynı değil. | Open Subtitles | ماذا أفعل ؟ نظام الأحداث ليس مثل نظام الأشخاص البالغين |
| Pekala, öyle değil, şekerci dükkanında olmak gibi değil. | Open Subtitles | مثل أن تكون فى متجر حلوى حسنا,انه ليس كذلك ليس مثل متجر حلوى |
| Ama uzaylılar trafından kaçırılmak gibi değil, Yani İsa'dan gelen bir ışık. | Open Subtitles | ليس مثل الضوء في عمليات الخطف التي تقوم بها المخلوقات الفضائية، بل مثل ضوي يسوع |
| Birinci kuşaktan falan değiliz. | Open Subtitles | حسناً هو ليس مثل نحن أول أبناء العم أَو أيّ شئ |