| Elbette, Başkan bu şekilde söylemek zorunda değil, Connie. | Open Subtitles | كونى , الرئيس ليس مضطر .أن يتحدث بهذه الطريقة |
| - Neden? Adamı rahat bırak. Sana söylemek zorunda değil. | Open Subtitles | اترك الرجل وشأنه ليس مضطر ان يخبرك |
| Eğer istemiyorsa , tanık olmak zorunda değil. | Open Subtitles | لو أردته أن يكون شاهدا هو ليس مضطر لذلك |
| O gelmek zorunda değil. | Open Subtitles | ليس مضطر للمجيء |
| Ve araştırmada kullanmak zorunda değil, onunla ne isterse yapabilir. | Open Subtitles | {\pos(190,220)}وهو ليس مضطر لإنفاقها على بحث ما يمكنه إنفاقها على أي شيء يريده |