| Belli ki buraya diğer alfa erkeklerinin gelmesine alışık değil. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس معتاداً على قدوم ذكور متفوقين آخرين إلى هنا |
| Hapse girmeye alışık değil, buna rağmen başı dik yürüyor. | Open Subtitles | وهو ليس معتاداً على سجنه, لكنه دائم الاعتداد بنفسه. |
| Hapse girmeye alışık değil, buna rağmen başı dik yürüyor. | Open Subtitles | وهو ليس معتاداً على سجنه, لكنه دائم الاعتداد بنفسه. |
| Öyle yapsan iyi olur. O forma kötü görünmeye alışkın değildir. | Open Subtitles | من الافضل لك فهو ليس معتاداً على ان يبدو بحال سيء |
| Manny hızlı arabalara pek alışkın değildir. | Open Subtitles | ... أتعلمين , (ماني) ليس معتاداً على السيارات السريعة |
| Kendisiyle o şekilde konuşan kadınlara alışık değil. | Open Subtitles | ليس معتاداً على نساء تتحدث معه هكذا |
| Bedenin buna alışık değil. | Open Subtitles | فجسدُك ليس معتاداً على هذا العمل |
| Büyük kötü Karındeşen Jack, mücadeleci bir kadına alışık değil. Değil mi? | Open Subtitles | "جاك) السفاح" المخيف ليس معتاداً) على إمرأة تقاتل، أليس كذلك؟ |