| Adam emin değil. Bir tür hormonal dengesizlik olabileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | هو ليس واثقاً يعتقد بأنه نوع من عدم التوازن الهورمونى |
| Daha fazla onun için şavaşıp savaşmayacaklarından emin değil. | Open Subtitles | ليس واثقاً إذا كانوا سيقاتلون لأجله بعد الآن |
| Yapabileceğimizden emin değil. | Open Subtitles | إنه ليس واثقاً بأننا نستطيع فعل ذلك |
| Michael yemek için kalmak istediğinden emin değil | Open Subtitles | في الحقيقة ، (مايكل) ليس واثقاً من بقائه من اجل الغداء |
| Beni dinle, Zach emin değil ama.. ...nişanlısının bir başkasıyla.. ...görüştüğünü düşünüyor. | Open Subtitles | استمع إليّ، إنه ليس واثقاً لكن (زاك) يظن بأن خطيبته كانت تواعد شخص آخر. |
| CIA'in saraydaki adamı hâlâ Cakarta'da olduğundan bile emin değil. | Open Subtitles | رجل المخابرات في القصر ليس واثقاً أنه ما زال في (جاكارتا) |
| Ama Kyle'ın bununla bağlantılı olduğundan emin değil. | Open Subtitles | ليس واثقاً أن (كايل) مرتبط |