| Herkesin söyleyecek bir fikri, yapacak bir yorumu var yani. | Open Subtitles | فجأة كل شخص لديه شيء ليقوله أتعلمين, رأي أو نظرية |
| Herkesin söyleyecek bir şeyi vardır ve bu böyle devam eder. | Open Subtitles | الجميع يعتقد أن لديهم شيئا ليقوله ، وسيصبح خطاب يتلو خطاب |
| Böyle bir diyalog içerisindeyken, çocuk bir sonra söyleyeceği şeyi bulmak zorunda, başlattığı hikaye için sorumlu olur. | TED | عندما تتحاورن هكذا، الطفل يصبح عليه أن يخترع الشيء القادم ليقوله يجب أن يكون مسؤول عن ما بدأ به. |
| Bakalım Şerif Dave bu işe ne diyecek. | Open Subtitles | سنرى ماذا لدى الشريف ديف ليقوله بهذا الشأن |
| - O doğruyu söylemiyor. - Leo, belki söylemek bir şey yok. | Open Subtitles | هو لا يقول الحقيقة ليو ، ربما لا يوجد شيء ليقوله |
| Belki sahibinin söyleyecek güzel sözü yoktu. | Open Subtitles | رُبّما المالك السابق لم يكّن لديهِ شيئاً جيّداً ليقوله |
| Sıradaki konuşmacımız, bu gece size söyleyecek... çok özel şeyleri olan Vietnam gazilerimizden biri. | Open Subtitles | متحدثنا التالي واحد من قدامي الحرب الفيتنامية الذي لديه شيئا خاصا للغاية ليقوله الليلة |
| söyleyecek başka bir şey yok galiba. | Open Subtitles | أنا لا أرى كما كنت حصلت الكثير ليقوله حول هذا الموضوع. |
| - söyleyecek hiçbir şeyim yok. - Demek aynı durumdayız. | Open Subtitles | ــ ليس لدي ما أقوله ــ ولا أنا أملك شئ، كلانا لا يملك شئ ليقوله |
| Bay Johnson'ın söyleyecek Birşeyleri var sanırım | Open Subtitles | اعتقد ان مستر جونسون لديه شىء ليقوله بخصوص هذا |
| Vücudu konuşmuyor ama söyleyecek çok şeyi var. | Open Subtitles | الجسد لا يتحدث، بالطبع لديه الكثير ليقوله. |
| Fakat çok sonraları, 1871'de Bu konuda söyleyeceği bir şey vardı. | TED | لكن بعد ذلك بكثير، عام 1871، كان لديه شئ ليقوله حول ذلك. |
| - Kimsenin söyleyeceği bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك شخصاً لديه أي شيء ليقوله أنا سأفعل |
| Ama onun başka bir konuda söyleyeceği çok şey vardı. | Open Subtitles | لكن كان لديه الكثير ليقوله بخصوص موضوع آخر |
| Adamla konuş, biraz vakit geçir bakalım ne diyecek. | Open Subtitles | تكلم مع الرجل، إقضي بضعة دقائق ترى ما لديه ليقوله |
| Birkaç dakikamız kaldı. Başka bir şey söylemek isteyen var mı? | Open Subtitles | بقي لدينا دقائق معدودة، هل لدى أحد شيء ليقوله ؟ |
| Peki, eminim ki bay Chambers ve korumalarının bu konuda söyleyecekleri şeyler vardır. | Open Subtitles | حسنا, انا واثق ان السيد شيمبرز وحراسه لديهم شئ ليقوله عن هذا |
| Zamanımın çoğunu küçük kızları düşünerek geçiriyorum. Yetişkin bir erkeğin böyle bir şey söylemesi tuhaf elbette. | TED | أمضي معظم أوقاتي في التفكير حول الفتيات الصغيرات، وهذا يبدو شيئا غريبا ليقوله رجل بالغ في مجتمعنا. |
| Sadece bir görüş, söyleyeceklerini dinle. | Open Subtitles | قابليه فحسب, انظري ما الذي لديه ليقوله ليس لديكِ ما تخسريه |
| Oysa çok şey anlatacak birine benziyor. | Open Subtitles | انه يبدو انه لديه الكثير ليقوله |
| Belki sen de ne diyeceğini öğrenmek istersin. | Open Subtitles | أنت تعلمين ، ربما تُريدينَ الأستماعُ الى ما لديه ليقوله |
| Ülkemdeki Heritage Vakfı'nda bir konuşma yapıyordu ben de ne söyleyeceğini öğrenmek için gittim. | Open Subtitles | وقد ألقى كلمة ,في مؤسسة التراث في موطني وأردت سماع مالديه ليقوله |
| Baban buna ne derdi biliyor musun? | Open Subtitles | تعرف ما كان ليقوله والدك عن ذلك ؟ |
| Başka sözü olan varsa söylesin | Open Subtitles | أى واحد فيكم لديه شئ ليقوله ؟ الان , هو الوقت المناسب للافصاح عنه |
| Otel müdürü, kurbanın zamanında işe gelip iyi çalıştığı dışında fazla bir şey söyleyemedi. | Open Subtitles | مدير الفندق لم يملك الكثير ليقوله عن الضحيّة ماعدا أنها كانت تحضر قي الوقت وتعمل بجدّ. |
| MRları bizimkine benzer bir gırtlak yapısı gösterdi, ama birşey söyleyecekmiş gibi durmuyor. | Open Subtitles | التصوير بالرنين المغناطيسي يظهر الحنجرة مماثلة لنا , لكن لايبدوا أن لديه أي شيء ليقوله |