"لَكنِّي يَجِبُ أَنْ" - Translation from Arabic to Turkish

• ama

ama Scrmanaga'nın benimle bir anlaşması olmadığını söylemeliyim.
لَكنِّي يَجِبُ أَنْ ابلغ سيدي، بان انسكارامانجا لم يتصل بي

Seni şaşırttığım için gerçekten üzgünüm ama seni uyarmak zorundayım.
أَنا آسفُ جداً لاني أُزعجَتك لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أُحذّرَك

Birkaç tane var, ama onları bulmam gerek.
عِنْدي البعضُ، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَجِدَهم.

ama, bu sabah biraz bitkin görünüyorsunuz.
لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقُولَ، بان شكلك تبَلغَ الذروة هذا الصباحِ

Çok eğlenceliydi ama seni tutuklamam gerek.
تَعْرفُ، هذا كَانَ فية الكثير مِنْ المرحِ، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقبض عليك.

ama oğlunu çok şımarttığını söylemek zorundayım Arlene. Sıkı bir disipline ihtiyacı var.
لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقُولَ بأنّك تُفسدُ الولد،آرلين.

- Kalmak isterdim ama gitmeliyim.
كَانَ لطيفَ لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَذْهبَ.

Bunu söylemek için uygun bir zaman olmayabilir ama beni götürdüğün için sana borçlu kalacağım.
لَرُبَّمَا هذا لَيسَ أفضل وقتِ لإخْبارك لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَدِينَك لهذه الجولةِ.

Gurur duydum ama bir şeyi açıklığa kavuşturmam gerekiyor.
أَشْعرُ بالشرف حقاً لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أُوضّحُ شيء.

Kalıp yardım etmek isterdim ama hemen gitmem gerekiyor.
أَنا آسفُ، النيل. أنا أَحبُّ مُسَاعَدَة، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَخْرجُ من هنا نفسي.

Sana cevap vermek isterdim ama tuvalete gitmem gerekiyor.
أنا أَحبُّ إعادة واحد فيك، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَتبوّلُ.

Ürkütücü, ama söylemeliyim ki iyi iş.
مخيف، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقُولَ، عمل جيد.

Seni hiç aldatmadım, ama şimdi keşke aldatsaydım diyorum.
أنا مَا خُنتُك، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ يكونَ عِنْدي.

Ben senin gibi bir aristokrat değilim... ama hala kadının görevlerine saygı duymalıyım.
لَستُوا أرستوقراطية، ..بينما أنتي. لَكنِّي يَجِبُ أَنْ ازال ان أَحترمُ واجبات إلمرأةِ.

ama onu son bir görev için onu ödünç almalıyım.
لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَستعيرَه لمهمّةِ أخيرةِ واحدة.

ama son bir iş için onu ödünç almam lazım.
لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَستعيرَه لمهمّةِ أخيرةِ واحدة.

Bu türün cinsiyetsiz olduğunu düşünüyorum ama kanıtlamak için biraz araştırma yapmalıyım.
أعتقد انه قَدْ يَكُونُ نوع ما كخليةِ نحل، جنس محايد، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَجري بحثاً عن ذلك

ama eşyalarımı toplamalıyım.
حَسناً، آسف لهُرُوب، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَنهي الربط.

İstemiyorum ama gitmek zorundayım.
أَكْرهُ هذا، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَذْهبَ.

Kimsenin eğlencesini bozmak istemem ama artık gitsem iyi olacak.
أنا لا أَقْصدُ إفْساد مرحِ أي واحدِ، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أُذْهَبَ.