| Ne ihtişamlı ne de güzel. Destansı bile değil. Sadece doğru olanı yaparsın. | Open Subtitles | ليس مجيداً ولا جميلاً، ولا حتى بطوليّاً ليس سوى فعل ما هو صواب |
| Esas nokta insan olmak ve doğru olanı yapmaya çalışmak. | Open Subtitles | الامر يتعلق بكونك إنسانا و السعي لفعل ما هو صواب |
| Ama doğru olanı yaptım. - Yüzbaşının adı ne? | Open Subtitles | ولكنى فعلت ما هو صواب ما هو اسم الكابتن ؟ |
| doğru olanı yapmam için beni ikna etmeye geldiğini sanıyorum. | Open Subtitles | أفترض جئت هنا لمحاولة اقناع لي أن أفعل ما هو صواب. |
| doğru olanı düşünmedim ve adama içmesi için verdim. | Open Subtitles | تجاهلت ما هو صواب ... وأعطيته لذلك الرجل ليشربه |
| Hâlâ doğru olanı yapabilirsin. | Open Subtitles | مازال يمكنكِ أن تفعلي ما هو صواب |
| Sadece doğru olanı yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | انا فقط احاول ان افعل ما هو صواب |
| doğru olanı yaptım yada sana göre yanlış olanı. | Open Subtitles | لقد فعلت ما هو صواب ... او ما هو خطا , يعتمد على وجهه نظرك |
| - doğru olanı yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أفعل ما هو صواب. ماذا قلت؟ |
| doğru olanı yapacağım. | Open Subtitles | سافعل ما هو صواب |
| O doğru olanı yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يحاول فعل ما هو صواب |
| Ben doğru olanı yaptım. | Open Subtitles | فعلت ما هو صواب |
| İşimiz doğru olanı yapmak | Open Subtitles | مهمتنا هي أن تفعل ما هو صواب. |
| doğru olanı yapmalısınız. | Open Subtitles | علي المرء أن يفعل ما هو صواب |
| Hastam için doğru olanı yaptım. | Open Subtitles | فعلت ما هو صواب لمريضتي |
| Soren, doğru olanı yaptın. | Open Subtitles | (لقد فعلت ما هو صواب يا (سورين |