| Görünüşe göre yeni tayfamız bakir toprakların keşfinde senin kadar hevesli değil. | Open Subtitles | يبدو أن طاقمنا الجديد ليس متحمسًا للوصول للأراضي المعهودة مثلك |
| Bazılarınız bu görüşe diğerlerinden biraz daha hevesli görünüyor. | TED | البعض يبدو متحمسًا بهذه البادرة. |
| Hiçbirimiz devriyede olmak için hevesli değildik çünkü savaşın bitmesinin yakın olduğunu anlamıştık ve dışarıda ne var bilmiyorduk. | Open Subtitles | حسنا، لم يكن أحدٌ منا متحمسًا للقيام بهذه الدورية لأننا أدركنا أن نهاية الحرب كانت وشيكة كما أننا لم نكن على علم بما يجري بالخارج |
| Kontrol de güzel bir yerdir çünkü orada kendinizi rahat hissedersiniz, ancak çok heyecanlı değil. | TED | والسيطرة كذلك منطقة جيدة لأنك هناك تشعر بالراحة، ولكنك لا تكون متحمسًا جدًا |
| heyecanlı mı, gururlu mu yoksa şaşkın mı? | TED | هل كنت متحمسًا أو فخورًا أو مرتبكًا؟ |
| Tahmin edeceğin üzere başta pek hevesli değildim. | Open Subtitles | كما يُمكنكَ أن تتخيّل، لم أكن في البداية... متحمسًا. |
| - 51'i bırakmaya çok hevesli değilim. | Open Subtitles | -أنا لست متحمسًا لمغادرة 51 |
| Bir Avustralyalı olarak buz gibi havası olan bir yeri istemem ironikti, anne babam ve kardeşlerimle vedalaşıp İzlanda uçağına bindikten sonra, hem heyecanlı, hem de hüzünlüydüm. | TED | ومن المفارقات أنّني أسترالي أفضل الطقس الجليدي البارد، لذلك كنت متحمسًا وحزينًا على حدٍ سواء عندما صعدت إلى الطائرة متجهًا لآيسلاندا، بعدما ودعت والديّ وإخوتي. |
| Ben, teknoloji konusunda heyecanlı olmama rağmen ve nasıl araba sahibi olma yükünden kurtulabiliriz diye düşünürken eşim, Uber araçlarının taksicileri işlerinden ettiğini düşünüyordu. | TED | بينما كنت متحمسًا بشأن التكنولوجيا وربما لا نحتاج أن نمتلك سيارات بعد الآن، شعرت زوجتي أن سيارات أوبر تقضي على وظائف سائقي الأجرة. |
| Komite konusunda oldukça heyecanlı olmalısın. | Open Subtitles | لذا، يجب أن تكون متحمسًا حول اللجنة. |