| Size bir zarar vermeyeceğim. Ama Fazla vaktimiz yok. Lütfen. | Open Subtitles | اسمعي انا لن أؤذيكي نحن لا نملك متسع من الوقت |
| Neredeyse altından kalkamayacağım büyüklükte ve Fazla zamanım da yok. | Open Subtitles | أكثر ممّا أستطيع تحمّله تقريباً وليس لديّ متسع من الوقت |
| Neredeyse altından kalkamayacağım büyüklükte ve Fazla zamanım da yok. | Open Subtitles | أكثر ممّا أستطيع تحمّله تقريباً وليس لديّ متسع من الوقت |
| Anne ile öyle meşguldü ki bol bol zamanım oldu. | Open Subtitles | لقد كان منهمك جدا معها مما أتاح لي متسع من الوقت للنظر |
| Artık seninle operaya gitmek için bir sürü vakti var. | Open Subtitles | الآن سيكون لديها متسع من الوقت للذهاب إلى الأوبرا معك. |
| Ama rahat olabilirsin, çünkü kör etmeden önce yarım saatin var, tüm şovumu izleyebilmen için Yeterli bir zaman. | TED | لكن لا بأس يمكنكم الاسترخاء, لانه يحتاج الى نصف ساعة لكي ييدا بالعمل, لذلك لديكي متسع من الوقت لمشاهدة ادائي بالكامل. |
| Çocuklar için çok geç ama beni kurtarmak için Bolca zaman var. | Open Subtitles | لقد فات الاوان على بقية الشباب, لكن هناك متسع من الوقت لإنقاذي |
| Bu kestirme bir yol, ama Fazla zamanımız yok. | Open Subtitles | هذاطريقمختصر، لكن ليس لدينـا متسع من الوقت |
| Düşünmek için Fazla vakit yoktu. | Open Subtitles | حسناً، لم يكن هناك متسع من الوقت للتفكير فقط عليـك أن تطلق النـار عـلى مـا أمـامـك |
| Başlayalım hadi. Toplantıya Fazla kalmadı. | Open Subtitles | هيا بنا، ليس أمامنا متسع من الوقت قبل الإجتماع |
| Lütfen, Fazla zamanım yok. Yardımına ihtiyacım var. | Open Subtitles | أرجوك ليس لدى متسع من الوقت أحتاج مساعدتك |
| Pekala millet, dinleyin, çünkü Fazla zamanımız yok. | Open Subtitles | حسناً, ايها الشعب, اسمعوا, لأنه ليس لدينا متسع من الوقت. |
| Fazla zamanım yok. Yaklaşıyorlar. | Open Subtitles | ليس لدي متسع من الوقت يا رجل، إقترب موعد أولئك الأوغاد |
| Radyo istasyonuna gidip biletleri kapmak için bol bol zamanımız var. | Open Subtitles | متسع من الوقت للذهاب إلى المحطة والاستيلاء على تذاكر لدينا. |
| Bunları konuşmak için bol bol zamanımız olacak. | Open Subtitles | اسمع، عندنا متسع من الوقت لنتحدث فيما بعد |
| Yani, herhangi bir zararı olmaz Duruşmaya kadar bir sürü zaman var | Open Subtitles | لن يضيرنا شيء ، فأمامنا متسع من الوقت قبل بدء المحاكمة |
| Hayır, Starling. Yeterli vakit yok. Onu cinayetten tutuklayacağız. | Open Subtitles | ستارلينج , لا, لا يوجد متسع من الوقت نحن الان نتعامل مع قاتل و ليس مختطف |
| Şey, bunun için çok zamanları olacak, dünyadaki tüm zamanları. Beyler, General José Dolores'i takdim etmek istiyorum. | Open Subtitles | لديهم متسع من الوقت للقيام بذلك كل الوقت الذي في العالم ايها السادة احب ان اقدم لكم الجنرال خوسيه دولوريس |
| Bir gün her şey için fazlasıyla vaktimiz olacak. | Open Subtitles | سأعلمك. يوماً ما سيكون لدينا متسع من الوقت |
| İşte benim önerim : Önümüzde defineyi bulana kadar vakit var. | Open Subtitles | إذن استمعوا لخطتي لدينا متسع من الوقت حتى نجد الكنز |
| Şu an açıklayacak vaktim yok, seninle saat 17:00'da ahırın orada buluşuruz. | Open Subtitles | انظر ليس لدي متسع من الوقت للتفسير الان ساقابلك بالاسطبل في الخامسه |
| Korkak tavuk gibi koşuşturmam. Daha çok zaman var. | Open Subtitles | لن نلف و ندور مثل دجاجة مبللة سيكون هناك متسع من الوقت سيدى |