| Aradığınız numara müsait değil, lütfen sinyal sesinden sonra mesaj bırakın. | Open Subtitles | الرقم الذي تتصل به غير متوفر نرجو ترك رسالة بعد الصافرة |
| Bu adamı yakaladıktan sonra akşam yemeği için müsait olacağım. | Open Subtitles | بعد ان نضع الاصفاد على هذا الرجل سأكون متوفر للعشاء |
| Bu evrende ilgilendiğim diğer tek insan müsait değil. | Open Subtitles | هنا الشخص الوحيد الأخر الذي أنا مهتم به , غير متوفر |
| Aylar önce görüşmemeye yemin ettiğim, duygusal açıdan uygun olmayan bir erkekle görüşmek. | Open Subtitles | رؤية رجل متوفر عاطفيا كنت قد أقسم من قبل أشهر. |
| Stüdyo bu akşam boş olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | انت محظوظة ان الاستديو متوفر الليلة لست متوترة اليس كذلك آلي؟ |
| Ve sıradışı fantazileriniz için, gardropta bulunması gereken birkaç parça aksesuar da mevcut. | Open Subtitles | العرض غير متوفر في أحد محلات يوتو وفي بعض أفرع الادوات الجنسيه واللعق |
| Ben Niles Crane. Ayın 19'unda müsait mısın? | Open Subtitles | نعم، أنا كُنْتُ أَتسائلُ إذا أنت كُنْتَ متوفر في التاسع عشرِ. |
| müsait değil. Dr Wiley müsait, isterseniz ona aktarabilirim. | Open Subtitles | أنا آسف هو غير متوفر الدّكتور ويلي تحت الطلب إذا كنت تودّ الاتصال به على البيجر |
| "Hollandalı"nın içinde güvende ve senin iyi kaptana olan borcunu karşılamak için bir güç olarak kullanılmaya hiç müsait değil. | Open Subtitles | هو بسلامة على متن الهولندي، وغير متوفر جداً للإستعمالِ كقوة رفع لإرْضاء دينِكَ إلى القائدِ الجيدِ. |
| müsait olan her adamın hazırlanmasını istiyorum. - Arayıcı'nın peşine düşeceğiz. | Open Subtitles | أريد كل رجلٍ متوفر بأن يكون جاهز سنقوم بمطاردة الساعي |
| Batı Catherine Sokağında 1500 ve 1800 blokları arasında nerelerin müsait olduğunu öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | اريدك ان تبحث عن ماهو متوفر بين القطعة 1500 والقطعة 1800 في شارع وست كاثرين |
| Gidip nerde duygusal olarak müsait olmayan adam varsa onları buluyor ondan sonra da kalbimi neden kırıyorlar diye sızlanıyor. | Open Subtitles | وبعدها تتسائل لماذا جرحو مشاعرها إنه ليس غير متوفر عاطفياً إنه مدمن كحول |
| müsait değil efendim. Yukarıya gidemezsiniz. | Open Subtitles | . إنه غير متوفر حالياً ، ياسيدي . لا يمكن الصعود إلى هناك |
| Evinizin bu Noel için uygun olup olmadığını merak ediyordum. | Open Subtitles | أتسائل إذا ما كان منزلكِ متوفر في هذا الكريسماس؟ |
| İlgileniyorum ama evim, sadece ev değişimi şartıyla uygun. | Open Subtitles | أنا متمهة للغاية، ولكن الكوخ متوفر فقط مقابل تبادل المنازل |
| uygun bir karbon kaynağını yakıt olarak kullanarak kendilerini kopyalamaya programlılar. | Open Subtitles | إنهم مبرمجون للتناسخ الذاتي بإستعمال أي مصدر كربوني متوفر |
| Kontrolü pazar günü yapalım, boş olduğun tek gün. | Open Subtitles | لقد رتبت لإنهاء الفحص يوم الأحد,اليوم الوحيد الذي أنت متوفر فيه |
| Haberini aldığımız şeyler bakımından bunu fark etmek heyecan verici. Fakat bu 4000 hastalığın kaç tanesi şu anda mevcut tedaviye sahip? | TED | من المدهش ان نرى ذلك من منطلق ما تعلمناه لكن كم من هذه الـ4000 مرض يوجد علاج متوفر له؟ |
| - Bunu araştıralım. - boşta olanlar bununla ilgilensin. | Open Subtitles | يستحسن نتأكد من ذلك أريد كل رجل متوفر للبحث فى هذا |
| Bekarım, müsaitim, bir zencinin ruhuna sahibim! | Open Subtitles | حسنا. أنا غير مرتبط و متوفر و روحي روح رجل أسود |
| Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor ya da kapsama alanı dışında da olabilir. | Open Subtitles | إن المشترك الذي تحاول الاتصال به غير متوفر أو خارج منطقة التغطية |
| Artık AppStore'da satışta... 99 sente. | Open Subtitles | و الأن إنه متوفر بمتجر البرامج مقابل 99 سنتاً |
| Öğrencilerim için kendimi ulaşılabilir yapıyorum. Bu şekilde güvenlerini kazanıyorum. Bu şekilde öğretiyorum. | Open Subtitles | أنا متوفر لطلابي، هكذا أكسب ثقتهم هكذا أعلّم |
| Burt şu anda meşgul, ama haberler için teşekkürler Nancy. | Open Subtitles | بورت ليس متوفر في الوقت الحاضر، لكن شكرا للتجديد، نانسي. |