| Sen o ölü adamın günlüğünü okuyabiliyorsun ama ben şapkasını takamıyorum, öyle mi? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تكتبي بمذكرات رجل متوفي بينما لا يسمح لي باتداء قبعته؟ |
| Sen o ölü adamın günlüğünü okuyabiliyorsun ama ben şapkasını takamıyorum, öyle mi? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تكتبي بمذكرات رجل متوفي بينما لا يسمح لي باتداء قبعته؟ |
| ölü sayısı 11'e yükseldi. Altı yüz yaralı var. | Open Subtitles | الحركة وصلت الآن إلى 11 متوفي و 600 جريح |
| O mahkeme salonuna ölmüş bir avukatın hatırası tarafından itildin. | Open Subtitles | لقد أدخلتك ذكرى محامي متوفي قاعة المحكمة هذه |
| Marketten gelmiş, banyoya girmiş ve eşi ölmüş bir halde küvette yatıyormuş. | Open Subtitles | ثم ذهبت للحمام وها هو كان متوفي في الحوض |
| bu, bu imkansız biliyorum Danny 5 yıl önce Öldü. | Open Subtitles | كما أعلم ، و أعلم بأن ذلك من المستحيل لأن داني كان متوفي منذ خمس سنوات |
| öldüğünü sanıyor musun, yoksa emin misin? | Open Subtitles | حسناً، هل تعتقد أنه متوفي أم أنك متأكد من ذلك؟ |
| 1947 şubatında ordu onu resmen ölü ilan etti. | Open Subtitles | البحرية اعلنته متوفي رسميا . فبراير من '47. |
| Ne kadar istesem de, ölü bir tanığa çapraz sorgulama yapamam. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أقوم باستجواب شاهد متوفي بقدر ما أرغب في فعل ذلك |
| ölü biri nasıl olur da şehirde gezinir ve bahis oynar? | Open Subtitles | كيف يمكن لشخص متوفي ان يتحرك في البلدة ، ويلعب القمار ؟ |
| Belki "şişman adam" tercihindir ama "ölü". | Open Subtitles | ومن الأفضل أن لا تقول شيء، إلا إن كنت تريد أن أدعك برجل بدين متوفي |
| Bu ayı Nixon hükümetinden beri ölü yine de olağanüstü bir manyetik alan yayıyor. | Open Subtitles | إن هذا الدب متوفي منذ أن كان نيكسون يدير المكان و يطلق حقل مغناطيسي غير عادي |
| Ama ölü bir insandan öyle kafana göre bir şey alamazsın tamam mı? | Open Subtitles | لكن لا يمكنك فقط أخذ ساعة من شخص متوفي, حسناً؟ |
| Söylesene Phil, Mitch pek açık söylemedi babası da mı ölmüş? | Open Subtitles | من فضلك اخبرني يا فيل بما ان ميتش كان غامضا فهل والدها متوفي ايضا ؟ |
| Zabıta göre kadın yalnız yaşıyor, kocası ölmüş. | Open Subtitles | شباب وفق تقارير الشرطة فالمراة تعيش لوحدها زوجها متوفي |
| Yani artık bu işle ilgilenmiyor ya da bilirsin işte, ölmüş. | Open Subtitles | لأربعين سنة إذاً يحتمل أنه غير مهتم او أتعرف متوفي |
| Tamamen yalnızmış. Annesi ve babası ölmüş. | Open Subtitles | وحيدة تماماً والدتها متوفية، والدها متوفي |
| ölmüş bir kongre üyesi bizim için çok önemlidir. | Open Subtitles | عضو كونجرس متوفي يعني الكثير بالنسبة لنا |
| Bu Gardiyan Öldü ve diğer ikisine de ulaşım bilgisi yok. | Open Subtitles | هذا الوصي متوفي وهذان الاثنان لا يوجد عنهما معلومات |
| Kilo Gözlemciliği liderimiz. Kocası Öldü. | Open Subtitles | إنها المرشدة على متابعة أوزاننا و زوجها متوفي |
| Kocasının öldüğünü biliyorum ama o yaşıyor. | Open Subtitles | زوجها متوفي ولكنها هي لا تزال موجودة |
| Uzun süredir ölüymüş zaten. Erkek. | Open Subtitles | متوفي من فترة طويلة، على أية حال. |
| Avis'in vefat eden kocası Bernard De Voto, harika bir yazardı. | Open Subtitles | زوج آفيس ــ برنارد دي فوتو ــ متوفي الآن كان كاتبا رائعا |