| Bildiğim kadarıyla o yöntem, ikinizin birlikte öylesine verimli ve benzersiz çalışmanızdı. | Open Subtitles | ما أفهمه أن طريقة عملكما معا كانت مثمرة للغاية وفريدة من نوعها. |
| Bir zamanlar verimli bir iş geçmişimizin onuruna konuyu bir daha konuşalım. | Open Subtitles | لشرف علاقتنا التي كانت كانت ذات مرة مثمرة لنصلح الأمور من جديد |
| Uzun ve verimli bir hayat mı yaşayacak yoksa kısa ve rahatsız bir hayat mı? | TED | هل ستحظى بحياة طويلة، مثمرة أو قصيرة، مضطربة؟ |
| Böylece orayı sürüp, ekin ekip, Tanrı'nın nazarında bereketli hale getirebileceğiz. | Open Subtitles | لكي نحرثه ونبذر البذور لنجعل الارض مثمرة |
| Zamanım senin mülkün değil yumurtalıklarım gibi üretken olduğumdan. | TED | وقتي ليس ملكك عندما أكون مثمرة مثل المبيضين. |
| Epey kârlı bir geceydi diyelim. | Open Subtitles | دعنا نقول فقط انها كانت ليلة مثمرة للغاية |
| Tıbbi marihuana onlara hastalıklarını verimli, etkili ve aynı zamanda etkin ve rahat bir şekilde yönetmelerine olanak sağlıyor. | TED | وسمح لهم تدبر صحتهم بطريقة كانت مثمرة ونشطة وفعالة ومريحة بالنسبة إليهم. |
| Bu ise beni ikinci konuya getiriyor: Sivil dini nasıl verimli bir şekilde uygulayabiliriz? | TED | ويقودني ذلك إلى موضوعي الثاني: كيف يمكننا ممارسة الدين المدني بطريقة مثمرة. |
| Dün ABC-Paramount ile çok verimli bir sohbetim oldu. | Open Subtitles | لقد قمت بمحادثة مثمرة جداً مع ايه بي سي باراماونت |
| Umarım New York ziyaretin verimli geçmiştir. | Open Subtitles | آمل بان تكون زيارتك لمدينة نيويوك كانت مثمرة |
| Belki de görüşmelerimiz varisinizle daha verimli geçecektir. | Open Subtitles | ربما تكون مفاوضتنا ستكون مثمرة مع خليفتك |
| Kendi çağrılarımda geliştirdiğim bir kaç tekniği bir araya getirdim ve gerçekten çok verimli olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | سأضع ملفاً جديداً لتقنيات جديدة للبيع و التي كنتُ استخدمها في مكالماتي . و أتضح بأنها مثمرة جداً |
| Oldukça verimli bir ilişkiyi küçük bir sıkıntının bozmasına izin vermeyelim. | Open Subtitles | لايجب أن نترك شخصاً صغيراً كحجر عثرة ليفسد علاقة مثمرة |
| Eminim çok verimli ve tatmin edici bir hayatı olmuştur. - Bizden uzakta yani. - Anladım. | Open Subtitles | أوقن أنّها عاشت حياة مثمرة حافلة بعيدًا عنّا. |
| Kusura bakma, aklımdaki kelimeler birbiriyle çarpıştı... güzel, bereketli, bunların dışa vurumu kutsal krep. | Open Subtitles | نعم ، آسف توجد الكثير من الكلمات في رأسي مثل ، مذهلة ، جميلة ، مثمرة ، لكن كل الذي خرج مني |
| O yüzden size derim ki bereketli olup türeyin ve dünyayı tazeleyin. | Open Subtitles | لذلك أقول لكم، تكون مثمرة وتتضاعف واملأوا الأرض. |
| Kalahari Çölü 'nün geniş bir alanı, bereketli bir cennete dönüşmeye başlar. | Open Subtitles | فإن منطقة شاسعة من *كالهاري* تتحول إلي جنة مثمرة. |
| Bu kimse için üretken bir sohbet olmayacak. Hadi. | Open Subtitles | وهذه لن تكون محادثة مثمرة لأي شخص، هيّا بنا. |
| Aslında belli artık duygularını üretken becerilere dönüştürmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | إنه، جزئياً، محاولة لتحويل بعض المشاعر المتبقية لديها إلى مهارة مثمرة |
| Evet, geçen gece kârlı bir gece miydi? | Open Subtitles | أذا , الليلة الماضية كانت مثمرة ؟ |
| Bu uğurda eldeki tarım alanlarını büyütebilmek için herhangi bir besin üretmeyen ağaçlar yok edilerek yerlerine meyve fidanları dikildi. | Open Subtitles | بتحويل الاراضى لانتاج الحبوب وتدمير الغير منتجه للحبوب وإجتثاث أشجار مثمرة في العملية. |
| -Bu sefer yapıcı bir şekilde! | Open Subtitles | هل يجري ذلك بطريقة مثمرة هذه المرة ؟ |