toplumlarının iyiliği için çalışan ve mücadele eden sosyal ve politik liderlerin çoğu tehdit edildi ve hedef yapıldı. | TED | أغلب القادة السياسيين والاجتماعيين ممن يعانون ويعملون من أجل تحسين مجتمعاتهم تلقوا تهديدات واستُهدفوا. |
İki yazar da toplumlarının bozukluklarını ve dahası dikkatsizliklerini ele almış. | Open Subtitles | كلا الكاتبين، تميزت مجتمعاتهم بالفساد و أكثر من هذا بالفتور |
Onların da kendi topluluklarında büyüyüp gelişebilmeleri için fonlarla destek sağlıyoruz. | TED | ونحن ندعمهم بالتمويل حتى يتمكنوا من الانتشار، يمكنهم النمو ويمكنهم الازدهار داخل مجتمعاتهم الخاصة. |
Onlar da ilaç yerine o şeyi reçeteye yazıyorlar. Bunlar, meyveler, sebzeler, kış ayları için ısıtma, ilaçlarını buzdolabında saklayabilmeleri için elektrik gibi şeyler. Sonra biz hastaları, kendi topluluklarında bu imkânlara doğru yönlendiriyoruz. | TED | ومن ثم وصف هذه الأشياء — الفواكه، الخضار، والدفئ في الشتاء والكهرباء لتخزين أدويتهم ومم ثم نوصل المرضى لمقدمي الرعاية في مجتمعاتهم. |
Bu insanlar, toplulukları içindeki en becerikli, dayanıklı ve sorumlu insanlar. | TED | كان هؤلاء الناس هم الأكثر مقدرة و مرونة و أصحاب مسؤولية في مجتمعاتهم. |
Hastalığın topluma neler yaptığını anlattı | TED | شرح ماهية المرض. وأوضح تأثيره على مجتمعاتهم. |
Şu anda hayat kurtarmalarının yanında, toplumlarının yaralarını sarmaya ve savaş bittiğinde onları iyileştirmeye çalışan insanları desteklemeliyiz. | TED | نحن بحاجة لدعم الناس من لا يقتصر علمهم على إنقاذ حياة الآخرين، ولكنهم سيكونون من يخيطون جراح مجتمعاتهم من جديد، لمساعدتهم على الشفاء حين انتهاء الصراع. |
Sırlar toplumlarının, kimliklerinin merkezidir. | Open Subtitles | الأسرار مركز هوياتهم، مجتمعاتهم |
Dünyanın en fakir, en çökmüş yerlerinden sadece iyi değil, kendi toplumlarının çaresizce ihtiyaç duyduğu mükemmel birer doktor olacaklarına, birçok doktorun çalışmayacağı, sadece fakir değil, ama çoğu kez tehlikeli yerlerde, sırt çantalarında panzehirler taşıyarak veya uyuşturucu, çeteler ve kurşunlarla delik deşik edilmiş mahalleleri, kendi evleri bildikleri yerleri gezerek çalışacaklarına inanan bir okul tarafından seçiliyorlar. | TED | يتم تجنيدهم من أفقر و أكثرالأماكن تحطماً في العالم بواسطة الكلية التي تؤمن أنهم يستطيعون أن يصبحوا ليس فقط أطباء جيدين بل الأطباء الأكثر تميزاً الذين تحتاجهم مجتمعاتهم بشدة، إنهم سيتدربون في أماكن لا يعمل فيها معظم الأطباء، في أماكن ليست فقيرة فحسب بل و كثير من الأحيان خطيرة، يحملون ترياق السم في حقائبهم أو يتنقلون في الحارات التي مزقتها المخدرات أو العصابات أو الرصاصات، أرض وطنهم. |
Ulaşıma daha iyi erişim imkanı sağlamak için, bu toplu taşıma ağını kuvvetlendirip kendi topluluklarında benzer hizmetleri zaten veren yerel girişimciler, bu hizmetleri daha kârlı, yaygın yürütmeleri için desteklenmeli. | TED | إن توفير ولوج أحسن للمواصلات يعتمد كليا على تعزيز شبكة النقل العام، وتمكين رجال الأعمال المحليين الذين يوفرون خدمات مماثلة في مجتمعاتهم لتسيير هذه الخدمات بشكل مربح أكثر وأوسع. |
Bir, insanlar toplulukları içinde fırsatlar fark ediyorlar. | TED | أولاً، أن الناس يرون الفرصة داخل مجتمعاتهم. |
Sadece America için Programla grubundaki arkadaşlar değil, ülkenin her yerinden yüzlerce insan kendi toplulukları için kentsel uygulamalar yazıyorlar. | TED | ليس فقط زملاء "البرمجة لأجل أمريكا"، هناك مئات الأشخاص في جميع أرجاء الدولة يقفون ويبرمجون تطبيقات مدنية في كل يوم في مجتمعاتهم. |