| Sanırım gerçekten fazlasıyla şanslıyız, öyle değil mi? | Open Subtitles | نتحطم مثل الفطائر أعتقد أننا محظوظان حقا |
| Bence Hakim Heller'a denk geldiğimiz için çok şanslıyız. | Open Subtitles | أعتقد بأننا محظوظان بالفعل بتعاملنا مع هذه القاضية هيلر |
| Ben bir şeyler dediğim zaman insanlar güldüğü için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظان أن الناس تضحك عندما أنطق بأشياء |
| Çok şanslısınız. Botun kıç tarafını sıyırmışsınız. | Open Subtitles | انتما محظوظان لأنكما اصطدتما بمؤخرة القارب |
| şanslısınız ki yüzü görülmüyor yoksa savcıya verirdim. | Open Subtitles | لكنكما محظوظان أني لم أميز وجهه لأني إذا استطعت.. فيحق لي تسليم هذا الأمر لمكتب المدعي العام |
| Şöyle bir düşünürsen birbirimizi bulacak kadar şanslı olduğumuza dua etmeliyiz. | Open Subtitles | واذا فكرت في الأمر نحن محظوظان جداً لأننا وجدنا بعضنا البعض |
| Anne baban çok şanslı. Keşke senin gibi bir çocuğum olsaydı. | Open Subtitles | والداكِ محظوظان أتمنى لو كان لي بنت مثلكِ |
| Bu fırsatı genç yaşta yakaladığımız için çok şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظان جداً لحصولنا على هذه الفرصة ونحن صغار |
| Daha kötüsü de olabilirdi. şanslıyız ki araba daha önce su kaynatmadı. | Open Subtitles | كان يمكن ان يكون اسوء من ذلك نحن محظوظان ان السيارة لم تسخن قبل ذلك |
| O sırada yolda olmadığımız için şanslıyız herhalde. | Open Subtitles | حسنُ، برأي أننا محظوظان لعدم كوننا على الطريق في وقتها. |
| Ah, böyle arkadaşlarımız olduğu için çok şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظان جداً لأننا لدينا أصدقاء مثل هؤلاء |
| Böyle bir evimiz olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظان ان لدينا منزل كهذا |
| Böyle bir evimiz olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظان ان لدينا منزل كهذا |
| Siz ikiniz etkilenmediğiniz için şanslısınız. | Open Subtitles | أنتما الاثنين محظوظان أنه لم يتم تحويلكم |
| Kavga etmemelisiniz çünkü yaşadığınız için şanslısınız. | Open Subtitles | لم يتوجّب عليكما القتال أنتما محظوظان لأنّكما أحياء |
| Birbirinize sahip olduğunuz için ne kadar şanslısınız bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنتما لا تعرفان كم أنتما محظوظان لأنكما معاً. |
| Siz çocuklar çalışacak bir işiniz olduğu için çok şanslısınız. | Open Subtitles | أنتما محظوظان للغايـة لأن لديكما مسرحية تعملان عليها |
| Diğer iki kişi ya gerçekten şanslı ya da gerçekten suçlular. | Open Subtitles | إذن الشخصان الآخران هم محظوظان جداً أو مذنبان جداً |
| Sana söylüyorum bak, eğer doğru kostümleri seçersek bu Cadılar bayramında hanımlar konusunda şanslı olabiliriz. | Open Subtitles | انا متاكد اذا اخترنا الازياء المناسبة هذا الهالوين سنكون محظوظان مع السيدات |
| Siz ikiniz anca bizim kadar şanslı olabilirsiniz. | Open Subtitles | انتما الاثنين فقط يجب ان تكونا محظوظان مثلنا |
| Bu aileye sahip olduğum için, onlarda bana sahip oldukları için şanslıydık. | Open Subtitles | كنت محظوظا بالحصول على هؤلاء الوالدين . وكانوا محظوظان بالحصول علي |
| Sen ve Bra'tac sadece şanslıydınız. | Open Subtitles | أنت و * بريتاك * كنتما محظوظان فحسب |
| Bütün söyleyebileceğim, çok şanslıymışsınız yahu. | Open Subtitles | حسناً, كل ماسأقوله، هو، أنكما محظوظان. |