| Green School öncülerin, yerel ve küresel olanların yeridir. | TED | المدرسة الخضراء هي مكان للرواد، محلياً وعالمياً. |
| yerel olarak çalışmalıyız ama aynı zamanda okyanus havzası genişliğinde de çalışmalıyız. | TED | . نحتاج لأن نعمل محلياً لكننا نحتاج أيضاً أن نعمل على عرض المحيط |
| Bu yüzden yerel düşünüp, yerel haraket ediyorum. | TED | لذلك أنا أفكر محلياً وأتصرف محلياً أيضاً. |
| Ya bir ülkeye doğru araçlar ve yöntemlerle giderek, hastalıkla sağlıklı bir şekilde savaşırsınız, ve hatta Bölgesel imha sonucu bile elde edebilirsiniz. | TED | فإما أن تذهب إلى دولة ومعك الأدوات الصحيحة والأسلوب السليم وتفعّله بقوة مما يجعلك تستأصله محلياً |
| Romalı atalarımızın çokça kullandığı yerli bir çiçeğin özütü. | Open Subtitles | هذا الدواء يحظى بتقديرٍ كبير من قِبل أسلافنا الرومان مستخرج من أزهار مزروعة محلياً |
| Bronz tenliymiş ve Kreolce konuşuyormuş, yani buralı biri. | Open Subtitles | و كان من التان و يتحدث الكريول أذن بالتأكيد كان محلياً |
| "Bu izole çıkıntılara bölgede 'bommie" adı verilir. | Open Subtitles | هذه التفطرِ المَعْزُولِ معروف محلياً بأسم بوميز |
| Dolarlarımızı alıp yerel olarak harcamaya devam etmemiz gerekiyor. | TED | نحتاج أن نأخذ دولاراتنا ونستمر في إنفاقها محلياً. |
| Ben bir Cumhuriyetçiyim. Ben muhafazakâr güneyde, Cumhuriyetçi bir ailede yetiştim. ve hatta yerel ve ulusal düzeyde Cumhuriyetçiler için çalıştım. | TED | أنا جمهوري، كبرت وترعرعت في أسرة جمهورية في الجنوب المحافظ، وحتى عندما كنت أعمل في السياسات الجمهورية، محلياً ودُوليا. |
| Ancak ağlar, pazarlar her şeyin yerel olarak yetiştirildiği yerler. | TED | ولكن الشبكات, وهي الأسواق التي يُنتج فيها الغذاء محلياً |
| Bu da küresel bir şirket olmalarına rağmen yerel bir yol izlemelerine olanak veriyor. | TED | ورغماً عن أنها شركة عالمية، إلا أنهم يتبعون نهجاً محلياً للغاية. |
| yerel bir rakibi saf dışı bırakacak değilim, zira hiç yerel rakibim yok. | Open Subtitles | لن أجعلُ مُنافساً محلياً يخسرُ عمله لأنهُ لا يوجَد أي مُنافِس محلي |
| Aslında yerel bir banka olmasının sebebi, halkın dirliğe çıkmasını, iş ve ev kurmasını sağlamak ki bu insanların yatırımları buradan 3 km. | Open Subtitles | ولهذا البنك مملوك محلياً برغبة القيام بتمويل محلي لتنظيم |
| Peki ya sinyal yerel değilse? | Open Subtitles | حسناً، ماذا لو أن مصدر الإشارة ليس محلياً ؟ |
| Bu kadar büyük miktarda özel yapım uyuşturucu Bölgesel olarak yapılıyorsa, bir iz bırakır... | Open Subtitles | إذا كانت هذه الكمية من المخدر تصنع محلياً فسيقود بقافلة .. سنعمل على ذلك |
| - Kendisi Bölgesel reklamcı, şehre gelen büyük turlarda yer almak için yerel ön gruplara yardımcı oluyor. | Open Subtitles | مسوق اقليمي, يساعد على حجز الأدوار المفتوحه محلياً من اجل الجولات الكبيره الماره على البلده |
| Bu Bölgesel bir saldırıydı. | Open Subtitles | لقد كان هذا هجوماً محلياً فلا يوجد اصابات اخرى |
| Eğer mevcut yurtdışı silah geliştirme sistemleri yerli üretime kayarsa dağıtım kanalları da ortadan kaybolur. | Open Subtitles | إذا إستخدمت الأسلحة محلياً فقط سنفقد طرق توزيعنا للسلاح |
| Babam şöyle derdi: "yerli olmak demek uzun örgülü saçların olması, | TED | بكلمات والدي، " أن تكون محلياً ليس بأن يكون لك شعرٌ طويل مجدل. |
| Bana acilen Louis Blanchard'ı araştır, buralı. | Open Subtitles | أعطيني معلومات سريعة عن (لويس بلانشرد)، محلياً... -بلانشرد) ) |
| bölgede, burada sahilde mevcut kuvarsitten yapıImıştır. | Open Subtitles | مصنوعة من الكوارتزايت، توجد محلياً على الشواطئ هناك |
| Mahkemeler genellikle, hakim davalının, o bölgede adil bir şekilde yargılanamayacağına karar verdiğinde taşınır. | Open Subtitles | تُنقل المحاكمات عادة حين يقرّر القاضي أنّ المدعي عليه ليس بإمكانه الحصول على محاكمة عادلة محلياً |