| Ne yazık ki biz, insanların yüzleri dışında bir yerlerini görmüyoruz. | Open Subtitles | إنه لأمر مخجل ألا نَرى من الناسِ سوى وجوهَهم |
| Kivu'nun bunu duyamamış olmasına yazık, John. | Open Subtitles | انه لشئ مخجل الا يمكن لكيفو ان يسمعك تقول هذا , جون |
| Boris Badenov dosyası da ne yazık ki kapatıldı. | Open Subtitles | قضية بوريس بادينوف مغلقة وهو بالفعل مخجل, |
| Aman Tanrım! Çok utanç vericiydi. Sence diğerlerine anlatır mı? | Open Subtitles | ياإلاهي, ياله من شيء مخجل هل تعتقد انه سيخبر الاخرين؟ |
| Bak, bu utanç verici bir şey o yüzden kimse bilmesin. | Open Subtitles | اسمع, الأمر مخجل إلى حد ما ولا أريد أحدا أن يعرف |
| - utanılacak bir şey yok. - Ki bu tam anlamıyla yanlış. Tamam. | Open Subtitles | لاشيء مخجل في ذلك .غير ان ذلك كله غير صحيح |
| Ağladığın için özür dilemene gerek yok. Ağlamak ayıp değil. | Open Subtitles | لا تتأسف أبداً من البكاء لا شيء مخجل في هذا |
| Ama şimdi bir şey söylemezsem işler utandırıcı boyutlara gelecek. | Open Subtitles | لكن إن لم أقل شيئاً الآن، فستسير الأمور بشكل مخجل. |
| Çok yazık, çünkü bu binanın değeri git gide artacaktır. | Open Subtitles | و هذا أمر مخجل لأن هذا البناء تزداد قيمته باستمرار و لا شيء يدعو للخلاف حوله |
| Çok yazık Carli çünkü Simon bu öğleden sonra Lauren'la takılacaktı. | Open Subtitles | إنه أمر مخجل بالفعل, كارلي لأن سايمون سيمضي وقته مع000 هل هي لورين؟ بعد الظهيرة |
| Ah, yazık oldu. Ee, hangisini kurtaracaksın? | Open Subtitles | أليس هذا شئ مخجل اذا من تريدين ان تنقذي ؟ |
| Bütün o hayvanlara yazık, değil mi? | Open Subtitles | مخجل بالنسبة لكل تلك الحيوانات. أليس كذالك؟ |
| Hep hapşıracak gibi dururdu ve çok yazık oldu çünkü o sene memelerim bir harikaydı. | Open Subtitles | يبدو كأنه على وشك ان يعطس و الذي هو شئ مخجل لأني كنتُ أقضي سنةً جيدةً مع صدري |
| Hakkında hiçbir şey bilmemen ne yazık. | Open Subtitles | حسنا , انه شئ مخجل الا تعرف عنه اى شئ |
| Çok yazık değil mi? Sizinki gibi güzel bir kız. | Open Subtitles | -هذا أمر مخجل أليس كذلك بالنسبة لفتاة بجمال ابنتك |
| Ne yazık. Gözlerinden kaçacağını düşünmemiştim. | Open Subtitles | هذا مخجل, لم أعتقد أنهم سيفتقدوها. |
| Bizde iyi seks utanç vermelidir, aynı Tanrının istediği gibi. | Open Subtitles | نحن نجد ان الجنس مخجل بالطريقه التي اردها الله لنا |
| Birbirleriyle konuşma şekilleri utanç verici ve zehirli. | TED | وكيف يتحدثون مع بعضهم البعض هو مخجل وضار. |
| Hata yaptığın akşamlarda,... en utanç içindeki akşamlarında bile toparlanabildiğim hatırla. | Open Subtitles | كل مساء في حياتك تقومين بخطيئة تذكرين أنه في كل مساء ستكونين بشعور مخجل |
| Sanki olanlar o kadar utanç vericyimiş ki, kasaba durumu gömmeye karar vermiş gibi. | Open Subtitles | الأمر يبدو وكأنه أمر مخجل البلدة قررت دفن هذا |
| Korece konuşup İngilizce konuşamamak utanılacak bir şey mi? | Open Subtitles | هل هو شيءٌ مخجل لـ كورياً ألا يكون قادر على التحدث بالإنجليزية ؟ |
| Bu ayıp bir konuydu ve kimse bunları konuşmak istemezdi. | TED | وكان الموضوع مخجل ولا أحد يرغب بالتحدث عنه |
| - Bu daha az utandırıcı. | Open Subtitles | أنا أعرف أنه شئ مخجل لكن ، نعم ، لقد كنت أفعل |
| Bugünki davranışım için çok üzgünüm..çok utanıyorum | Open Subtitles | أنا أسفة على طريقة تصرفي سابقاً هذا مخجل للغاية |