| Ancak hastalığı kaptığınızda hamileyseniz, korkunç bir riskiniz vardır. | TED | لكن إذا حصل وكانت المرأة حاملًا عندما تصاب به ستكونُ في خطر حدوث شيء مروع. |
| Yanlış. Bu korkunç bir şey. Bu onları vahşi doğada korumayı başaramadığımızın kanıtı. | TED | هذا مروع. فهو إثبات لفشلنا في الحفاظ عليهم في البرية. |
| Bu bahsettiklerim kulağa ne kadar korkunç gelse de, daha da kötüleri olmakta, çünkü sahtecilik, teröre bile kaynak oluşturuyor. | TED | وبينما التفكير في هذين الشيئين مروع جدََا، الوضع يزداد سوءا، لأنه حتى التزوير يمول الإرهاب. |
| Bea için ne kötü bir şey. Kim bilir neler hissediyordur. | Open Subtitles | ما يحدث مع بي مروع , لا استطيع ان اتخيل شعورها |
| Çok berbat bir şey, peki ama neden onlar 40 veya 50 yaşında böyle bir şey yaptılar? | TED | إنه شيء مروع لكن لماذا فعلوا ذلك في الأربعين والخمسين ؟ |
| korkunç bir hisse kapıldım. | Open Subtitles | لقد كان لدي حدس مروع حيالك ..وحين أعلنتِ تاريخ زواجك |
| Bunu ne zaman duysak korkunç bir şey oluyor. | Open Subtitles | أنا أكره ذلك لكن كل مرة أسمع هذا الصوت يحدث شئ مروع |
| Ben Lydia'nın da korkunç bir şey yaptığını düşünmüyorum. | Open Subtitles | ولا ارى بان ليديا قد فعلت اي شيء مروع ايضا. |
| Ezginin Avrupa'daki korkunç ilerleyişi sürüyor. | Open Subtitles | وهذه المقطوعة تنتشر بشكل مروع في أوروبا بأكملها وتتابع الأغنية غزوها لكل أنحاء العالم |
| korkunç bir gündü, ona öyle zalim davranmışlardı ki. | Open Subtitles | لقد كان يوم مروع بالنسبه له على المعاملة التي عاملوه بها |
| Dinle asanın gücünü kötüye kullanan kişi... korkunç bir sonla karşılşır... ve eğer büyü bozulmazsa yarattığı kötülük... | Open Subtitles | كن حذراً, أي شخص يستخدم قوة الصولجان سيعاني من مصير مروع الشر الذي يصنعه لا يمكن أن يُلغى |
| korkunç bir buluş yaptığını söyledi dokunuşla bulaşan bir şey veya hava ile. | Open Subtitles | قال لنفسه " لقد صنعت شيئاً مروع " تم تصميمها لتكون محوله للجسد |
| korkunç. Sanki, paranın mutluluğu satın alamayacağını anlamışlar. | Open Subtitles | مروع , تقريباً كما لو أنهم لم يعدوا يفكروا بأن المال بامكانه شراء السعادة |
| Herşeyi üstüne almak zorunda değilsin. Seni suçlayacaklar, kötü olacak. | Open Subtitles | ليس عليك ان تتحمل كل هذا سينتقدونك سيكون الامر مروع |
| Bunları biliyorum çünkü okudum, aşılar sayesinde böylesine kötü bir salgın hastalığı yaşamadığımız için benim neslim şanslıydı. | TED | وأنا أعرف هذا لأني قرأت عنه، فبفضل اللقاح كان جيلي محظوظًا لعدم معايشته لوباء مروع مثل هذا. |
| Oldukça kötü bir şey meydana geldiğinde yaklaşık bu yaşlardaydı. | TED | وأظن أنها كانت في هذه المرحلة العمرية عندما حدث أمر مروع. |
| Seni berbat bir şeyin içine soktum. - Hayır. Kapa çeneni! | Open Subtitles | ـ لا لقد ورطتك في أمر مروع ـ كلا ، أخرس |
| Ah,berbat bir ayrılıktan sonraki hoş olmayan eşyaların değişimi. | Open Subtitles | تبادلٌ بغيضٌ للممتلكات بعد انفصال ٍ مروع |
| Peki,kampınız düşündüğün kadar berbat geçti mi? | Open Subtitles | اذا، هل كان التخييم مروع كما اعتقدت انه سيكون؟ |
| Tersane gürültülü, tehlikeli, son derece zehirli ve ürkütücü sağlık ve güvenlik kayıtları olan bir yerdi. | TED | كان حوض بناء السفن مزعجا وخطيرا وشديد السمية، مع سجل صحة وسلامة مروع. |
| Ceketi sadece bir sefer giydim ve o da korkunçtu. | Open Subtitles | في المرة الوحيدة الذي أرتديه فيه هذا الجاكيت كان مروع |
| Gayet iyi derken acayip korkutucu demek istemiştim. İki dakikaya gediği kapatırım. | Open Subtitles | وأعني بذلك مروع تماماً، سأغلق الثغر بعد دقيقتين |
| Rahiplerin açtığı kuşların içi yeşil ve iğrenç kokuyor. İmbra çok öfkeli. | Open Subtitles | يفتح الكهنة الطيور طازجة داخل و نتن مروع , لمبرا غاضب جدا |
| Bu haber, Wombel'in aslanlarının... küçük çocuğun kolunu koparmasından daha şok edici! | Open Subtitles | هذا مروع ومشين أكثر من قدوم أسود وومبويل و أكلت يد الطفل |
| Bazen, bu güzelliklerin bana hiç uğramadığı gibi dehşet verici düşüncelere kapılıyorum. | Open Subtitles | لكنى أحياناً أعانى من شعور مروع بأن هذا الجمال لن يكتمل أبداً بالنسبة إلى |