"مستلقية على" - Translation from Arabic to Turkish

    • uzanmış
        
    • yatıyor
        
    • yatarken
        
    • yatıyordu
        
    • yatıyordum
        
    • yatıyorum
        
    • yatıyordur
        
    Tüm elbiselerin üzerimdeyken onun üzerine uzanmış aynı şey gibi daha önce birbiriyle iletişim kurmayı başaramamış iki insan olduğumuzu hissetmenin verdiği, üzüntüyü yaşadım. Open Subtitles فقد كنت بملابسي كاملة عندما كنت مستلقية على علو منه وقد كنت
    O kadın yatıyor mu yerde hâlâ? Open Subtitles هل مازالت تلك المرأة مستلقية على الأرض ؟
    Banyoda yerde yatarken... nasıl hissettiğini hatırlıyor musun? Open Subtitles . . أتعرفين كيف شعرتِ عندما كنتِ مستلقية على أرضية الحمام؟
    Cansız bir kadın kollarında bir deri bir kemik kalmış çocuğuyla yerde yatıyordu. Ve sadece aciz bir şekilde annesinin yüzüne bakıyordu TED رأيت إمرأة لا حياة فيها، مستلقية على الأرض وطفل هزيل بين ذراعيها يحدق بعجز إلى وجه أمه
    Omurga kemiği için tasarlanmış ince, sert bir yatakta yatıyordum. TED كنت مستلقية على سرير رقيق و صلب للعمود الفقري.
    Yani yatakta yatıyorum, üzerimde gecelik... Open Subtitles كما تعلمون, أعني.. أنا مستلقية على السرير، ومرتدية قميص النوم الفضفاض
    Göğüsler yayılır... hatunun kıçını göremezsin, elleyemezsin çünkü sırt üstü yatıyordur. Open Subtitles لأن النهود سوف تتمدد، وليس بمقدورك رؤية مؤخرتها، ولا بوسعك لمس مؤخرتها، لأنها مستلقية على ظهرها
    Bu gece uyumadan önce, yatağına uzanmış rahatlarken ve yavaşça uykuya dalarken beni düşünmeni istiyorum. Open Subtitles قبل أن تنامي هذه الليلة و أنتِ مستلقية على فراشكِ ترتاحين و تنجرفين ببطئ نحو النوم أريدكِ أن تفكري بي
    Bir öğleden sonra sırt üstü uzanmış halının üstünde sırtını kambur yapmış, dilini ağzından dışarı çıkarmış, gövdesini göbeği üzerinde çevirebilmişti. TED في الظهيرة كانت مستلقية على ظهرها وكانت ظهرها منحنياً على السجادة وتخرج لسانها من أحد جوانب فمها واستطاعت أن تثني جسدها على بطنها
    Şehrin öbür tarafında yatağa uzanmış Berger'in aramasını istiyorum, asla işe yaramaz. Open Subtitles وجميع أنحاء المدينة، وأنا مستلقية على السرير استعداد بيرغر ان تتصل بي... الذي يعمل أبدا.
    Merak etme tatlım. O artık Tanrı'nın sahilinde yatıyor. Open Subtitles لا تقلقي يا عزيزتي ، هي الآن مستلقية على شاطئ الرب
    Şimdi annen bir hastane yatağında yatıyor. Open Subtitles أمك الآن مستلقية على سرير مستشفى
    Şimdi annen bir hastane yatağında yatıyor. Open Subtitles أمك الآن مستلقية على سرير مستشفى
    Onu bu şekilde yerde yatarken buldum. Open Subtitles ‫هل يمكن أن تخبرني ما حدث؟ ‫لقد وجدتها هكذا ‫مستلقية على الأرض
    Ben yatarken bana bakıyordu. Open Subtitles كان يحدق بى وانا مستلقية على السرير. كان يحوم فوقة مثل..
    Onu, öylece yatakta yatarken bırakamayız. Open Subtitles لا يمكننا تركها مستلقية على سريرها بهذه الحالة
    Sadece bir tek çekim vardı, o da sırtımın üzerinde yatıyordu. Open Subtitles كان هناك مغناطيس واحد حقيقي، وكانت مستلقية على ظهري
    Jason'ı anahtarla gönderdiklerinde Grace yatakta yatıyordu. Open Subtitles غرايس كانت مستلقية على السرير عندما تم إرسال جيسن بالمفتاح.
    Ama eve geldiğimde kapı açıktı, o da yerde yatıyordu. Open Subtitles لكن عندما وصلت إلى هناك كان الباب مفتوحاً وهي كانت مستلقية على الأرض
    Sabahtan beri o koltukta yatıyordum. Open Subtitles انا مستلقية على هذه الأريكة منذ فترة طويلة جداً
    Yatakta yatıyordum ve ... hayır! Tanrım. Open Subtitles كنت مستلقية على السرير و لا, ياإلهي.
    # Çiçekler arasında yatıyordum # Open Subtitles ♪ كنت مستلقية على الأزهار
    Çırılçıplak sırtüstü yatıyorum. Open Subtitles إنّي مستلقية على ظهري، عارية تماماً
    Muhtemelen şu anda Lahore'de birkaç adamla yatıyordur. Open Subtitles ربما تكون هي مستلقية على السرير مع أحد الرجال في لاهور الآن و تجري نفس المحادثة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more