| Adam kumarhanede limuzin şoförü. Şu anda da başlıca şüphelimiz. | Open Subtitles | إنه سائق سيارة ليموزين تابع للكازينو الآن, هوه مشتبهنا الرئيسى. |
| Demek ki şüphelimiz 9 tüp virüsle Los Angeles'a indi. | Open Subtitles | إذاً مشتبهنا في البر الرئيسي ومعهُ تسعُ حقنٍ من الجدري |
| Ama ana şüphelimiz listeden çıktı, yani hapı yuttuk durumuna düştük. | Open Subtitles | لكن هكذا يختفي مشتبهنا الرئيسي مما يعيدنا إلى زاوية الفراغ |
| Geçen gün hastanede şüphelimizi ziyaret ettiğini duydum. | Open Subtitles | سمعت أنكِ زرتِ مشتبهنا اليوم التالي في المستشفى |
| Adli Tıp, birkaç saat içinde şüphelimizin dairesinden detaylı bir kanıt tahlili bekliyorum. | Open Subtitles | يتوقّع الإخصائيّون الشرعيّون دفقاً مطّرداً من الأدلّة المصادرة من شقّة مشتبهنا خلال الساعات القليلة القادمة |
| Onları tahliye edin, ve güvende tutun olası durumda şüpheli aptalca bir şeyler yapabilir. | Open Subtitles | دعنا نخرجهم جميعاً، نبقيهم اَمنين في حالة مشتبهنا قرر عمل شيءٍ غبي |
| Demek ki zanlımız ıslak boyaya basmış. | Open Subtitles | لذا مشتبهنا به تَقدّمَ طلاء الصيانةِ الرطبِ. |
| şüphelinin, trenin camından aldığımız avuç içi izi veri tabanında kimseyle eşleşmedi. | Open Subtitles | بصمة كف مشتبهنا من زجاج القطار لم تصلني لشيء في سجلات البصمات |
| Üçüncüsü kaybolduğunda bir numaralı şüphelimiz buradaydı. | Open Subtitles | مشتبهنا الأول محبوس هنا عندما أختفت الثالثة |
| Tekrar deneyebilir. Hele esas şüphelimiz olduğunu öğrendiğinde. | Open Subtitles | قد يحاول ذلك ثانيةً وخصوصاً عندما يعلم بأنّه مشتبهنا الرئيس |
| Hâlâ bir numaralı şüphelimiz o. | Open Subtitles | إنظر ، لم يفت الآوان لازال مشتبهنا الرئيسي |
| İçerde. İlk şüphelimiz Everett Edwards, partiye odasında devam etmeye karar verdi. | Open Subtitles | مشتبهنا به الأول، إفيريت إدواردز، قرّرَ لإعادة الحزب إلى الغرفةِ. |
| Bir arkadaşı ile geliyor. Şu anda şüphelimiz o. | Open Subtitles | أتى هنا مع أحد أصدقائه وحتى الآن هو مشتبهنا |
| ...geçen hafta otoparkta öldürülen turist olayında da baş şüphelimiz. | Open Subtitles | أيضاً هو مشتبهنا الأول بجريمة القتل بالأسبوعِ الماضي. للسيّاح بمرآب الوقوف. |
| Demek ki şüphelimiz bir kadını öldürüp onun kimliğine bürünüyor ve evini de operasyon üssü olarak kullanıyor. | Open Subtitles | إذن مشتبهنا هيَ امرأة، عثرنا على الهويّة تستعمل بيتها كقاعدة بيانات |
| Yani şüphelimiz profesyonel bir dalgıç olmalı çünkü çok az kişi o kadar derinlere dalabilir. | Open Subtitles | لذا لابد أن مشتبهنا غواص محترف لأن القلة القليلة معدة للغوص لهذا العمق |
| Güzel, bu da onu ana şüphelimiz yapıyor, değil mi? | Open Subtitles | حسناً ، وهذا يجعله مشتبهنا الرئيسي ،، صحيح؟ |
| şüphelimizi yakalamakta senin oğlan epey yardımcı oldu. | Open Subtitles | إن فتاك ساعدنا للغاية . يإعتباره مشتبهنا الرئيسي |
| şüphelimizin boyu 1.88 cm, kilosu 172 kg. İspanyol asıllı. | Open Subtitles | مشتبهنا بطول 6 أقدام وبوصتين ويزن 380 رطلاً، أميركيّ من أصل لاتيني |
| Pekala, dikkatimi bir numaralı şüpheliye topladım ve şüpheli mükemmel. | Open Subtitles | حسنا، لقد ركزت على مشتبهنا الرئيسي، وهو مثير للإهتمام. |
| Daha ilginci, zanlımız doğru söylüyor. | Open Subtitles | ولكن ما هو أكثر إثارة للاهتمام، هو أن مشتبهنا يقول الحقيقة. |
| Evet, pekâlâ, şüphelinin 18 yaşında olduğunu unutma, morali çökmüş ve korkuyor. | Open Subtitles | نعم، حسناً، دعونا لا ننسى أن مشتبهنا بسن الثامنة عشرة |
| Yani cinayet aletini her iki şüphelimizle de ilişkilendiremiyor muyuz? | Open Subtitles | لذا نحن لا نَستطيعُ وَضْع القتلِ السلاح في أيدي أمّا أحد مشتبهنا بهمِ؟ |
| Alerji tedavisinde kullanılıyor... ve üzerinde şüphelilerimizden birinin parmak izi var. | Open Subtitles | وأنا وَجدتُ a مباراة طبعةِ مِنْ أحد مشتبهنا بهمِ عليه -- |