| Şimdi sıra perşembe gününün mutfak köşesine geldi. | Open Subtitles | أي يَئِزُّ. أنا لا أَستطيعُ الإعتِقاد هو وقتُ للخميسِ زاوية مطبخِ. |
| İçinde mutfak malzemeleri olan küçük torbalar dağıttılar. | Open Subtitles | أعطوا حقائبَ البضائع المسروقةِ، مادة مطبخِ. |
| Tabii babamız oturma odasında mutfak havasını tercih ediyor. | Open Subtitles | ماعدا، بالطبع، مَع أبانا، الذي يُفضّلُ a ملمس مطبخِ في غرفةِ الجلوس. |
| Sadece mutfak masasını kullanıp, bedavaya fal bakardı. | Open Subtitles | هي فقط كَانَ عِنْدَها a منضدة مطبخِ وهي تَنبّأتْ مجاناً. |
| Panama'da bir plastik cerrah mutfak bıçağı ile hindili sandviç yaparken kazayla kendine saplamış. | Open Subtitles | الجرّاح البلاستيكي أسفل في بَنما خوزقَ نفسه عرضياً مَع a سكين مطبخِ يَجْعلُ a سندويتش ديك رومي. |
| Annenin mutfak bıçaklarıyla hava mı yapıyorsun? | Open Subtitles | هل أحضرتَ أحد السكاكين من مطبخِ أمك ؟ |
| Senin beş inçlik bir mutfak bıçağını aldığını gördüler... ve bunu Hal Duncan'ın göğsüne saplamanı. | Open Subtitles | رَأوا بأنّك تَرتفعُ a سكين مطبخِ بوصةِ خمسة... ويَدْفعُه إلى صدرِ هال دنكان. |
| Otelin mutfak müdürüyüm. | Open Subtitles | مدير مطبخِ فندقِ. |