| Ayrıca dalgıçlar 90 metrenin altına gitmeye alışık değiller. | Open Subtitles | و أيضاً لأن الغواصون غير معتادين على الهبوط تحت 300 قدم. |
| O halde yerel halk dost ziyaretçilere pek alışık değil. | Open Subtitles | لذا الناس المحليون ليسوا معتادين على زوار وديين |
| Üzgünüm. Böyle bir araba görmeye alışık değiller. | Open Subtitles | أسف ليسوا معتادين على رؤية سيارة مثل هذة |
| Gördünüz mü, Kuantum kafede çalışanlar kesin emirlere alışkın insanlar gibi görünmüyorlar, çünkü burada her şey şansa bağlıdır. | Open Subtitles | أنت ترى,هم غير معتادين على ناس يضعون طلبات مؤكدة هنا فى مقهى الكم لأنه هنا كل شىء محكوم بالصدفة |
| Ve biz kimyagerler, derin soruları her gün sormaya alışkın değiliz. | TED | وكـ كيميائى، فنحن غير معتادين على مثل تلك الأسئلة العميقة كل يوم. |
| Ve Batı dünyasında, fiilen sessizliğe alışkın değiliz. | TED | في العالم الغربي، لسنا معتادين على الصمت أثناء الحديث. |
| Onlar bizim gibi sıradışı şeyler görmeye alışık değiller. | Open Subtitles | فهم غير معتادين على رؤية أشياء غير عادية مثلنا |
| Burada yaşayanlar silah sesine alışık. | Open Subtitles | جيران في هذه الأنحاء معتادين على سماع اطلاق النار |
| Sorgulamada sır saklamaya alışık değiller sanırım. | Open Subtitles | أظنّ بأنهم غير معتادين على إخفاء أنفسهم أثناء الإستجواب |
| İyi haber almaya alışık olmadığımızı biliyorum ama görünüşe göre bu iyi bir haber. | Open Subtitles | أعلم أننا لسنا معتادين على استقبال الأنباء السارّة لكن هذا فعلًا نبأ سارّ. |
| Küçücük odalara, açlığa ve soğuğa alışık halde büyüdük. | Open Subtitles | لقد نشأنا معتادين على الأحياء الضيقة مع البرد , والجوع |
| Yüzük takmaya alışık değil, deri iltihabı varmış. | Open Subtitles | الغير معتادين على ارتداء الخاتم التهاب يحدث |
| Hayır cevabına alışık olmayan bir grup güçlü insan. | Open Subtitles | مجموعة من الأقوياء غير معتادين على كلمة لا |
| Tahminlerinize cevap almaya alışık değilsiniz. | Open Subtitles | أنّكم لستم معتادين على الإجابات لتخميناتكم. |
| İyi haber almaya alışık olmadığımızı biliyorum ama görünüşe göre bu iyi bir haber. | Open Subtitles | أعلم أننا لسنا معتادين على استقبال الأنباء السارّة لكن هذا فعلًا نبأ سارّ. |
| - Çok teşekkürler. - Teşekkürler. Bu kadar çok insana servis yapmaya alışkın değiller. | Open Subtitles | شكرا جزيلا اخشى انهم ليسوا معتادين على خدمة هذا العدد الكبير من الناس |
| Şey, biz evde bir erkek olmasına alışkın değiliz... yani galiba biz- biraz fazla yüklendik ona. | Open Subtitles | حسنا، نحن لم نكن معتادين على وجود رجل في البيت لذا اتوقع اننا عاملناه بقسوة |
| O yüzden, takımlar oluşturulurken, birbirine alışkın, ve bir arada daha iyi çalışabilecek kişiler özenle seçildi. | Open Subtitles | ليكون الفريق منظّماً، من الحكمة اختيار أعضاء معتادين على العمل الجماعي |
| Chicago kışına alışkın değiller. | Open Subtitles | ليسوا معتادين على هذا الشتاء القارس في ـ شيكاغو ـ |
| Kaygılanmalarını istemiyorum çünkü muhtemelen birinci lige alışkın değiller. | Open Subtitles | لا أريد أن أقلقهم لأنهم على الأرجح غير معتادين على التعامل مع الكبار، |
| Bunları elle yapmaya alışkın değiliz. | Open Subtitles | لسنا معتادين على تركيبها يدويا. |