| O kadar zor olmadı. Kocaman metal bir kaplumbağaya benziyorsun. | Open Subtitles | لم يكن هذا صعباً، يا رجل، أنت تبدو كسلحفاة معدنيّة كبيرة. |
| Bunun metal alaşım olduğu besbelli. Bu da selüloz. | Open Subtitles | من الواضح أنّ هذا ينتمي لسبيكة معدنيّة هذا مع السليلوز |
| Titanyum plağı ve bir dolu metal çivisi var. | Open Subtitles | لديه لوحة معدنيّة ومجموعة من المسامير المعدنيّة |
| Görünüşe göre, yaranın içine gömülmüş bir metal parçası var. | Open Subtitles | يبدو أنّ هناك شظيّة معدنيّة من نوع ما مُسجىً في الجرح. |
| Eminim senin sağlığın, eşin için altın bir halkadan önce geliyordur. | Open Subtitles | ستتشبث زوجتكَ بصحتكَ .أكثر من حلقة معدنيّة |
| Kurbanın 18 cm'lik metal bir cisimle bıçaklandığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | نحن نعتقد أنّ الضحيّة طعن بأداة معدنيّة لا يقلّ قياسها عن سبع بوصات. |
| Diğerlerinden daha büyük, metal uçlu bir tane olması lazım. | Open Subtitles | ستجدين واحدًا ذا رأس معدنيّة أكبر من البقيّة. |
| Biliyorsun, eğer bacağıma devasa bir metal parça saplanmış olmasaydı şu halimiz neredeyse romantik bile olabilirdi. | Open Subtitles | أتعلم، لو لمْ تكن لديّ قطعة معدنيّة عملاقة مغروزة في ساقي، لكان سيكون هذا رومانسيّ تقريباً. |
| Bir çeşit metal odadayım. Pencere yok. | Open Subtitles | إني بغرفة معدنيّة نوعًا ما، وإنها خالية من النوافذ. |
| Don Self metal bir çanta getirdi, içinde ne var bilmiyorum. | Open Subtitles | لدى (دون سيلف) حقيبة معدنيّة بالخارج، ولا أعرف ما في داخلها |
| Bu sıradan bir metal parçasına benzemiyor. Sakıncası yoksa... | Open Subtitles | لا يبدو وكأنّه يختار قطعاً معدنيّة علىنحوٍعشوائيّ،هلتمانعلو... |
| Enerjiyi belli bir biçime odaklayıp dönüş tarihini girebilmek için nano metal bir devre gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاج إلى دائرة نانو معدنيّة ...حتى أتمكن من تركيز الطاقة بشكل دقيق لتحديد تاريخ العودة |
| Çift uçlu krom kaplı metal bir silah AK-47 ile eşleşiyor. | Open Subtitles | سلاح مُكوّن من شوكتان مصنوعتان من صفيحة معدنيّة حدديّة تُطابق رشاش "آي كيه 47" |
| metal protez ve vidalarla sabitlenmiş kırık kemiği varmış. | Open Subtitles | لقد أصيب بكسر في الساق وقد تمّ تجبيره... بصفائح معدنيّة ومسامير. |
| Giderken kasanın içine ufak metal kutular bırakmışlar. | Open Subtitles | لقد تركوا عُلب معدنيّة صغيرة خلفهم في الخزنة... |
| Güçlendirilmiş metal alaşımlı savaş şasisi. | Open Subtitles | ! مُقاتلة معدنيّة من الطراز الأوّل |
| Dişleri olan metal bir disk? | Open Subtitles | إسطوانة معدنيّة ذات أسنان؟ |
| Neden orada dev bir metal top var? | Open Subtitles | ما سبب وجود كرة معدنيّة ضخمة؟ |
| Bu kablolar metal. | Open Subtitles | هذه الأسلاك معدنيّة. |
| Aynı zamanda vücudunuzda herhangi bir protez, diş dolgusu veya çıkartılamayacak türden altın, gümüş ya da silikon bir dolgu varsa girmeniz yasak. | Open Subtitles | وإن كانت هنالك شرائح معدنيّة في أجسادكم أو أسنان مزروعة... ذهب، فضّة، سيلكون لا يمكن إزالتهم فلن يُسمح لكم بالدخول. |
| Kellion koleksiyonu, 50 milyon dolarlık altın İngiliz sikkesi Silikon Vadisi'ndeki bir milyardere gönderiliyor. | Open Subtitles | تجميعة (كيليون)، 50 مليون دولار من عملات معدنيّة ذهبيّة بريطانيّة، -يتمّ شحنها إلى مليونير في (سيلكون فالي ). |