| Bir Sağlık Çiftliği. Biraz kent dışında. Issız. | Open Subtitles | هناك مزرعة كبيرة معزولة على أطراف المدينة |
| Artık izole edilmiş bir numunem olduğuna göre zehir taslağını çıkartabilirim. | Open Subtitles | بما أنّ لدي عينة معزولة الآن، يمكن أن أقوم بتحليل للسموم. |
| Foch Paris'in 45 mil kuzeydoğusundaki Compiégne'de demir yolunun sorunsuz kullanıldığı gözden uzak bir ormanda Almanlarla görüşmeyi seçti. | Open Subtitles | فوش" إختار مقابلة الألمان" في"كومبيان" 45 ميل شمال شرق باريس في غابة معزولة عبر خطّ سكة حديدية يجرى بإنتظام |
| Eğer içinde değillerse, filodaki diğer gemilerden Tecrit edeceğiz. | Open Subtitles | إذا كانت خالية , فسنبقيها معزولة عن باقى السفن الأخرى |
| Neden? İşte engelsiz açık izolasyon bölge, Zırhlı arabalar ile | Open Subtitles | لماذا? هذه منطقة معزولة و مفتوحة, مع سيارات مصفحة ودبابات |
| Her biri ses geçirmez kabinlerde diğerinin puanını bilmeden... yarışacak. | Open Subtitles | كلاهما في غرفة معزولة تماماً ويجهل نقاط خصمه.. |
| Önce sadece birkaç münferit hastalık olarak lanse ettiler. | Open Subtitles | أعني، يوما ما، كانوا يتحدثون عن بضع حالات معزولة من هذه الانفلونزا الجنوني |
| Son 1 1 yılımı ıssız bir adada diri diri gömülmüş olarak geçirdim. | Open Subtitles | للسنوات الـ11 الماضية أنا كنت محاط و انا حي على جزيرة معزولة |
| Bu bölgenin ilginç demografik özellikleri-- yalıtılmış tek başına birlikte. | TED | تلك هي الديموغرافية العجيبة لتلك المنطقة معزولة وحدها معا. |
| Bir Sağlık Çiftliği. Biraz kent dışında. Issız. | Open Subtitles | هناك مزرعة كبيرة معزولة على أطراف المدينة |
| Issız adaya düşseydin, seçeceğin yemek, arya ve şarap ne olurdu? | Open Subtitles | إذا كنت على جزيرة معزولة بوجبة طعام واحدة وأغنية واحدة ، وزجاجة نبيذ واحدة فماذا سيكون اختيارك؟ |
| Issız bir yerdesiniz. Kimse sizi duyamazdı. | Open Subtitles | أنت بمنتصف منطقة معزولة لن يقوم أحد بسماعك |
| Bizim gitmekte olduğumuz yerde, izole ve o ızgara kapalı, ...ve bu bizim onun erişemeyeceği gerçekten özgür olabileceğiniz tek yerdir. | Open Subtitles | سنتجه إلى منطقة معزولة خارج الشبكة وإنها المكان الوحيد الذي يمكن أن نكون فيه أحرارا حقا ، و بعيدين عن متناولها |
| Lipsuction sıvısı çıkar. burada kök hücreler izole edilir ve nöronlara dönüştürülür. | TED | وهنا يتم شفط الدهون وفي تلك الحالة ستكون الخلايا الجذعية معزولة وستتحول إلى أعصاب |
| Ancak savunmanı indirdiğin ve uzak olmadığın zaman heyecan vericisin. | Open Subtitles | لكنّه يثار عندما تهبط دفاعاتك وأنت غير معزولة |
| Eğer ben olsaydım, şehirden uzak kırsal alanı seçerdim. | Open Subtitles | آه لو كان لدي الخيار لكنت اخترت منطقة ريفية معزولة |
| B bloktaki Tecrit hücresinde. Gel, seni götüreyim. | Open Subtitles | انه فى زنزانة معزولة فى القطاع "ب" تعال, سآخذك اليه |
| Tecrit edilmis ve güvenli. | Open Subtitles | إنها معزولة آمنة |
| Kemikleri ultraviyole ışıkla taradım ve hepsini izolasyon tablalarına yerleştirdim böylece sporlar için endişelenmem gerekmeyecek. | Open Subtitles | قمت بتعريض العظام للأشعة فوق البنفسجية و رتبتها على ألواح معزولة و بالتالي لن نقلق حيال الجراثيم |
| Hastalanınca adamlarımızı eve getirmek için izolasyon bölmeli bir uçağımız var, değil mi? | Open Subtitles | لهذا لدينا طائرة تحتوي على حجرة معزولة لإعادة جماعتنا إلى الوطن من الميدان، عندما يمرضون، صحيح؟ |
| Gelen gidenle kimse ilgilenmez ve yerlerde ses geçirmezdir. | Open Subtitles | لا أحد يهتم بالداخل والخارج منها كما وأن أرضيتها معزولة صوتيا |
| Yani bu münferit bir vaka gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنّها حادثة معزولة |
| Çoğunluğu Prusya kökenli olan ıssız bir çiftçi topluluğu. | Open Subtitles | هناك طائفة فى مزرعة معزولة هم فى الأصل ألمان |
| Bu insanlar, yalıtılmış bir Bronz Çağı kültürüne sahip. | TED | هي في الواقع حضارة معزولة منذ العصر البرونزي. |
| Büyük randevuyu planladım. Ormanlık, tenha bir yerde akşam yemeği. | Open Subtitles | قدّأعددتُلمواعدةكبيرة، إنه عشاء رومانسي فى بقعة معزولة. |