| Endişelenmeyin.Ben Onunla konuşurum. Öğrenmesi gereken tek şey bu kadına katlanmak. | Open Subtitles | لا تقلقي,سأتحدّث معه,هو فقط يحتاج أن يتعلّم أن يوقف تلك المرأة |
| Sana neyin ne olduğunu söylüyorum, tatlım. Onunla ne yapacağın sana kalmış. | Open Subtitles | أنا أخبرك ماذا الذي تفكر أن تفعله معه هو عائد إليك |
| Onunla olmayı istememenin tek nedeninin şu anda çocuk istememesi olduğunu söylemelisin. | Open Subtitles | عليك إخباره أن السبب الوحيد في أنك لاتريدين أن تكوني معه هو أنه لايريد إنجاب أطفال الآن |
| Onunla ve arkadaşlarıyla monopoly oynamama izin vermiyor. | Open Subtitles | هو لا يدعني ألعب بقطع المونوبولي معه هو و أصدقائه |
| Ama sen rahat olmadığın halde Onunla kaldın? | Open Subtitles | لكنَّ بقائك معه هو أن تكوني قريبةً على نحوٍ غير مريح؟ |
| Her adımımda, yaptığım her öneride her zaman anlaşılmaya ve Onunla iletişim kurmaya çalıştım, o beni geri çevirdi. | Open Subtitles | كل هذا الوقت كل موضوع أحاول أن أفتحه كل مرة أحاول أن أكون متفهم وأحاول التحدث معه, هو يبعدني عنه |
| Onunla son kez konuştuğumda bana, sizinle tanıştığı andan itibaren sizinle evlenmek istediğini bildiğini söylemişti. | Open Subtitles | هل تعلمي,في اخر وقت انا تكلمت معه هو اخبرني, من لحظة اللقاء بكِ هو علم بأن انه اراد الزواج منكِ |
| Onu suçlayabilir misin? Tek yaptığın Onunla kavga etmekti. | Open Subtitles | لا تستطيع ان تلومه فكل ما فعلته معه هو قتاله |
| Onunla son görüşenin siz olduğu ortaya çıkacak. | Open Subtitles | ويعرفون ان اخر شخص كان معه هو انت |
| - Onunla çıktığıma inanamıyorum. Tipim bile değil. | Open Subtitles | خرجت معه هو حتى ليس من النوع الذي احب |
| Ayrıca eski kocan Noel'i Onunla, güzel karısıyla ve iki harika çocuğuyla Connecticut'ta geçirmek ister misin, diye sormak için aradı. | Open Subtitles | هذا جيد لها - وزوجك السابق اتصل أيضاً - ويتسائل ان كان يناسبك قضاء الليلة معه هو وزوجته الحسناء؟ وطفليه فى كونيكتكت |
| Nasıl Onunla birlikte olmak istemezsin? | Open Subtitles | ! كيف يمكنك أن لا ترغب بالتواجد معه,هو أنت |
| - Ron Garvey. Ama Onunla görüşemezsiniz. | Open Subtitles | لكن لن تستطيعي ان تتكلمي معه هو مشغول |
| Onunla geçirdiğim vakit, benim kendime ait zamanım. | Open Subtitles | الوقت الذي أقضيه معه هو أفضل وقتي |
| Onunla yatmasan bile sana ihtiyacı var. | Open Subtitles | حتى لو لم تنامي معه هو يحتاجك في حياته |
| Aynı çatı altında yaşamak bunları sadece Onunla yapabilirim. | Open Subtitles | العيش تحت السقف نفسه ...يمكنني أن أفعل هذا معه هو فقط |
| Bildiğimiz kadarıyla hükümet hem Onunla hem diğerleriyle faaliyetlerini sonlandırmaları hususunda anlaşmaya varmıştı. | Open Subtitles | لقد وصل إلينا بأن لحكومة قامت بالتوصل إلى إتفاق معه... هو وزملائه منذ أعوامٍ مضت... من أجل وقف نشاطهم. |
| Onunla çalıştım hiç de öyle tembel değil. | Open Subtitles | تدربتُ معه . . هو ليس كسول ، الرجل هو |
| Baloya sadece Onunla gideceğim. | Open Subtitles | سأذهب معه هو للحفلة |
| Buna katlanabilirim. Git ve konuş Onunla. | Open Subtitles | عودي و تكلمي معه هو يفتقدك |