| Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. | TED | والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية. |
| Bu bize buz tabakasının zamanla nasıl değiştiğine dair hiçbir ipucu vermiyor. | TED | وهي لا تزودنا بأي مؤشر حول كيفية تغير الصفيحة الجليدية مع الوقت. |
| Yara yok, ama zamanla ilgili olabilir. Çok fazla beyaz kan hücresine sahip. | Open Subtitles | لاتوجد آفات لكن ربما يكون ذلك مع الوقت لديه ارتفاع عدد الكريات البيضاء |
| Işıkların zaman içinde nasıl değiştiğini ve astronomik ışıkların rengini inceleyerek patlayan yıldızların doğası hakkında fikir sahibi oluyorum. | TED | من خلال دراسة كيف يتغير الضوء مع الوقت ولون الأضواء الفلكية، قد تكونت لدي فكرة حول طبيعة النجوم المتفجرة. |
| Ama zaman içinde sabırla Cain'in sesini ve şifresini kaydetmeyi başardık. | Open Subtitles | لكن مع الوقت والصبر استطعنا أن نسجل صوت كاين وجمعنا الأحرف |
| zamana karşı bir yarış ve her saniye değerli. | Open Subtitles | إنه سباق مع الوقت ، و كل ثانية لها ثمنها |
| zamanla, isteyerek bir şeyler yaparız iyi ya da kötü affedilmeyi gerektiren şeyler. | Open Subtitles | مع الوقت, نقوم بأفعال مبنيه على النوايا جيده أو سيئه وهذا يتطلب المسامحه |
| Hayır. zamanla senin işe yaramaz, tembel, çapkın bir sarhoş olduğunu anlayacak. | Open Subtitles | كلا، إنّها ستدرك مع الوقت أنّك مجرد ثمل كسول، وشريراً ومُحب للنساء |
| Bugün buradaki amacımız, iki kıza eşit miktarda karaciğer bırakıp zamanla kendi kendine yenilenmesi ve normal fonksiyonlarına devam etmesi. | Open Subtitles | نيتنا اليوم هى فصل الفتاتين وترك ما يكفي لكل واحدة منهم من الكبد حتى يُمكنه إعادة تكوين نفسه مع الوقت |
| Kumaşları renklendirmek için sınırsız yiyecek seçeneği var ama bunlar zamanla renk değiştiriyor. | TED | هناك خيارات لا حصر لها من الطعام لصباغة الأنسجة، لكن تلك الصبغات يتغير لونها مع الوقت. |
| İnsan zamanla insanlarla ve çevresiyle etkileşimindeki meseleleri düzelterek yavaş yavaş evrimleşir. | TED | مع الوقت يتطور البشر ببطء لتصحيح القضايا في التفاعل بين البشر و البيئة |
| Tabii ki zamanla kendime olan güvenim arttı herşeyin yoluna gireceğini biliyorum. | TED | بكل وضوح فإنني مع الوقت اكتسبت ثقة أكبر بعملي بأنه سيكون على ما يرام |
| Ciğerlerinin durumu daha iyi ve zamanla daha da iyi olacak, çünkü aynı dumanda yemek pişirmiyor. | TED | مع الوقت لأنها لا تطبخ في نفس الدخان سرري يخرج المخلفات من غرفة الغاز العضوي |
| zamanla görme yetimi kaybettim, senden ayrılmanın yanlış olduğunu düşünerek. | TED | مع الوقت بدأت أفقد رؤيتي أعتقدت أني على خطأ بأن أهجر جانبك يوماً. |
| Zamanın her şey olduğu anlamına geliyor, çünkü sosyal sermaye zamanla birikir. | TED | هذا يعني ان الوقت هو كل شيء، لأن رأس المال الإجتماعي مُركٌب مع الوقت. |
| Bu zamanla yükseldiği değerlendirilen otizmin yayılma grafiği. | TED | هذا رسم بياني يوضح إرتفاع نسبة التوحد مع الوقت. |
| Şimdi zaman geçtikçe antika ve masum hareketler olarak görülüyorlar. | Open Subtitles | الآن, الوقت مع الوقت والمسافه التفكير بها كظريفه وبريئه حتى |
| Senin gibi birçok patronum var. zaman içinde bunu öğreneceksin. | Open Subtitles | لدى العديد من الرؤساء , مثلك سنعلم ذلك مع الوقت |
| Ben de zaman içinde bunların hep askerler olduğunu öğrendim. | TED | وتعلمت مع الوقت أن هؤلاء الأشخاص هم دائما الجنود . |
| Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler, ama zaman içinde aşırı sağ hareket bu kişileri kendine yakıt olarak kullandı. | TED | وكانوا من قادرة الفكر ولكن مع الوقت انتهى استخدام معلوماتهم لملىء نشاطهم |
| Teşhiste her zaman zamana karşı yarışırsınız. | Open Subtitles | في علم التشخيص نعمل دائماً في سباق مع الوقت |
| Ama düşündüm de aradan Bir süre geçtiğinde arkadaş olabiliriz. | Open Subtitles | خطر ببالي أن مع الوقت من الممكن أن نصبح أصدقاء |