| Bir gün, öğrencilerimle yıllık itirafçılık ders planıma hazırlanıyordum. | TED | لذلك كنت أجهز لمحاضرة سنوية حول الموضوع مع طلابي |
| Bu, bana ciddi ciddi öğrencilerimle paylaştığım mesajı düşündürttü. | TED | وجعلني هذا أفكر حول الرسالة التي أشاركها مع طلابي |
| Mesajları okumaya devam ettikçe öğrencilerimle ne paylaşabileceğimi düşünmeye başladım. | TED | واستمررت بقراءة هذه الرسالة، وكل الرسائل عندما أردت التفكير بما سأتشاركه مع طلابي |
| Zürih'ten mimarlık öğrencilerimle bir saha gezisindeydik. | TED | كنا في رحلة ميدانية مع طلابي من الهندسة المعمارية من زيورخ. |
| Bunu değiştirmeyi değil seneye de öğrencilerimle olmayı istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد استبدال برنامج المنح المميزة فقط أريد البقاء مع طلابي للسنة القادمة |
| Fakat öğrencilerimle yaptığınız konuşmalarda benim de bulunmam gerekiyor. | Open Subtitles | لكن يجب أن أكون حاضرة كل المحادثات التي ستفيمينها مع طلابي |
| Ama öğrencilerimle bu çizgi roman derslerini neden bu kadar çok sevdikleri hakkında konuştuğumda, çizgi romanların eğitimsel potansiyelini anlamaya başladım. | TED | لكن عندما تحدّثت مع طلابي عن لماذا أعجبتهم هذه المحاضرات القصصية كثيرًا، بدأت بفهم الفوائد التعليمية المحتملة للقصص المصورة. |
| Halihazırda öğretmenlik yapmama rağmen yine de program yönetimine bir e-posta gönderdim. Duyma engelliler öğretmeni olduğumu, kendilerinden birkaç ders alarak öğrencilerimle paylaşabileceğimi belirttim. | TED | كانت مهنتي أصلًا كمدرس، ومضيتُ قدمًا وبعثتُ برسالة إلكترونية إلى البرنامج، موضحًا بأنني كنت مدرسًا للصُم، متسائلًا إذا كان بإمكاني أخذ عدة فصول معهم وربما مشاركة دروسهم مع طلابي. |
| Bir kimyager olarak, öğrencilerimle direkt olarak tek bir DNA bazına kimya uygulamanın yollarını geliştirmek için çalışmaya başladım, genetik hastalığa sebep olan değişimleri bozmak yerine gerçekten onarmak için. | TED | كوني كيمائي، بدأت العمل مع طلابي لتطوير طرق لتنفيذ الكيمياء مباشرة على قاعدة حمض نووي لفرد للإصلاح الفعلي، بدلًا من عرقلة، الطفرات المسببة للأمراض الوراثية، |
| öğrencilerimle küresel sorunlar hakkında konuştuğumda veya onları kahve arasında dinlediğimde, her zaman "biz" ve "onlar" hakkında konuşurlar. | TED | عندما أتحدث مع طلابي حول القضايا العالمية, وأستمع اليهم خلال استراحات القهوة, فغالبا ما اسمعهم يتحدثون عن "نحن" و "هم" |
| Şüphesiz ki, benim öğrencilerimle eziyet çekmiş olsaydı onun yemini, çok daha renkli olabilirdi. | Open Subtitles | مع أنه لا شك بأنه كان حزيناً مع طلابي |
| Bu yüzden öğrencilerimle uğraşırım. | Open Subtitles | لهذا أنا أتعامل بصعوبة مع طلابي. |
| Senin aksine, öğrencilerimle iletişim kurmayı biliyorum. | Open Subtitles | بعكسك، أنا أجيد التعامل مع طلابي |
| (Gülüşmeler) Yani benimle değil, öğrencilerimle bir kitap oluşturmak istedi. Peki, sorun değil. | TED | (ضحك) أعني أنه أراد أن ينشر كتابًا مع طلابي وليس معي. ولكن حسنًا، لا بأس. |
| öğrencilerimle çalışan hevesli genç koreograf. | Open Subtitles | مصصمة رقصات تعمل مع طلابي |
| öğrencilerimle, Mt. Vernon'da gezideydik. | Open Subtitles | كنت برحلة ميدانية مع طلابي (في جبل (فيرنون |
| - öğrencilerimle her gün ilgileniyorum. | Open Subtitles | -إنني أتعامل مع طلابي بشكل جيد. |
| - öğrencilerimle yatmıyorum. | Open Subtitles | انا لا أنام مع طلابي |