| Hayır, bana zaman ayıramayacak kadar meşguldü. Bütün geceyi Frances'le konuşarak geçirdi. | Open Subtitles | لقد كان بعيداً و منشغلاً عني ، مضى المساء كله بالتحدث مع فرانسيس |
| Frances'le hiçbir şey yapmadım, Lenore. | Open Subtitles | . انني لم افعل أي شيء مع فرانسيس ، لينور. |
| Çünkü, bu, içinde bir parçanın hala Frances'le hala bağlantı kurmak istediği anlamına gelir. | Open Subtitles | لأنه يعني . انه في مكان ما داخلك لايزال يريد التواصل مع فرانسيس |
| Francis'le karşılaştığını söylediğin Angers'taki şatoyu biliyorum. | Open Subtitles | انا أعلم المكان الذى كنتى فية مع فرانسيس |
| Francis'le döndükten sonra çok tuhaf davranmaya başladın. | Open Subtitles | تصرفتى بتهور عندما كنتِ بالمنزل مع فرانسيس |
| - Frances'le takılacağım, alışveriş merkezine gideceğiz. | Open Subtitles | -سأتسكع مع (فرانسيس). سنذهب إلى المركز التجاري |
| İrlanda'ya taşınıyorum. Frances'le birlikte. | Open Subtitles | سأنتقل إلى (إيرلندا) مع (فرانسيس) |
| Şu anda Doug'la ikinizin Francis'le olan bağlantınız göz ardı edilemez. | Open Subtitles | ولا يمكن تجنب صلتك أنت و(دوغ) مع (فرانسيس) في هذه المرحلة |
| - Francis'le tenis. | Open Subtitles | كنت ألعب التنس مع فرانسيس |
| - Francis'le dahi konuşamayacak mıyım? | Open Subtitles | -لا أستطيع التكلم مع "فرانسيس"؟ |