| - Bu çok düşük. Neredeyse hiç psikoaktif etkisi olmaz. | Open Subtitles | هذا منخفض جدّاً، سيكون له بالكاد أيّ مفعول تنبيه نفسي. |
| Nano parça çevresinde bize görünmez pelerin etkisi veren bir su molekülü bulutu yaratır. | TED | وتُحدث سحابة من جزيئات الماء حول الجسيم النانوي متناهي الصغر وتعطينا مفعول خفي غير مرئي. |
| Giriş kartı bende. Uyuşturucu etkisini kaybetmeden önce 30 dakikamız var. | Open Subtitles | وجدت بطاقة الدخول, لدينا 30 دقيقة حتى يزول مفعول السهام المهدئة |
| İlaç etkisini göstermeden önce onlara istediğimizi yaptırmak için birkaç dakikamız var sadece. | Open Subtitles | لـدينـا فقط دقـائق معدودة لنجعلهم يـفعلون مـا نريد قـبل أن ينــتهي مفعول الدواء |
| Neyse ki, tanrıya şükür, mantarlar işe yaramıyor. | Open Subtitles | الحمد لله على أي حال، يبدو أن مفعول عيش الغراب لا يعمل. |
| Sakinleştirici etki edene kadar kendine zarar vermesini izin vermeyin. | Open Subtitles | احموها من ايذاء نفسها حتى يسري مفعول العقار المهديء |
| 42 dakika ve 59 saniyeliğine bütün lazer sistemlerini devre dışı bırakıyor. | Open Subtitles | يقوم بابطال مفعول جميع اجهزة الليزر للحماية لمدة 42 دقيقة و 59 ثانية |
| Artık ısındığınıza göre daha zorlu bir örnek deneyelim: aspirinin kalp krizi riski üzerindeki etkisi hakkında bir çalışma. | TED | والآن وقد قمت بالإحماء، فلنجرّب مثالاً أصعب: دراسة حول مفعول الأسبيرين في تقليص خطر الإصابة بنوبات قلبية. |
| Eterin etkisi geçiyordu. | Open Subtitles | مفعول الأثير كان قد بدأ الزوال والمخدر كان قد زال تأثيره بالفعل |
| Demerol'un etkisi geçiyor. Bombanın yerini söylersen daha getiririm. | Open Subtitles | مفعول المسكن يزول ، اخبريني بمكن القنبلة وسأعطيك المزيد |
| Yarın çayın etkisi geçince neler hissedeceğini göreceğiz. | Open Subtitles | سنري كيف تشعر غدا بعد أن يزول مفعول الشاي |
| Umarım, gösterilen ilgiden ve kafanın içini kesecek doktorlardan, keyif almadan önce kendine enjekte ettiğin şeyin etkisi geçmez. | Open Subtitles | فلتأملين ألا ينتهي مفعول ما حقنتِ نفسك به قبل أن تستمتعي بفتح طبيب مهتم لرأسك |
| Tam o anda ilaç etkisini göstermeye başlıyor. | Open Subtitles | في نفس اللحظة الذي بدء ،فيها مفعول الدواء |
| İksir etkisini gösterene kadar güçlerini çağırmamız yeterli. | Open Subtitles | علينا استدعاء قدراتهنَّ حتى يبدأ مفعول الجرعة |
| Sana ağrı kesici vermeyeceğim çünkü bu ilacın etkisini azaltır. | Open Subtitles | بإمكاني إعطائك مسكنات الألم لكن هذا سيلغي مفعول الدواء |
| Nesneler burada işe yaramaz. Evet, tabii. | Open Subtitles | أتعلم، لا تزعج نفسك الأغراض ليس لها مفعول هنا |
| Ama hastalandıktan sonra eskisi gibi işe yaramıyorlar gibi. | Open Subtitles | ولكن منذ أن اصبحتي مريضه لم يعد يعطي مفعول كالسابق |
| Kusur dediğimiz yan etki bütün beyninin silinmesi hatta sen uyurken bile. | Open Subtitles | .. مفعول هذا النقص ..سوف تمسح ذاكرتك في كل مرة تنام وتستيقظ فيها |
| Bunu devre dışı bırakmak için gereken son adımları göster. Ben yaparım. | Open Subtitles | أرني الخطوات الأخيرة لإبطال مفعول هذا الشيء، وأنا سأقوم بالأمر. |
| But it is obvious that as never proved ecstasy, bilmiyorsun bunun yan etkileri var, düşüncelerini değiştiriyor. | Open Subtitles | لكن بديهي بأنكما لم تجربا الإكستازي من قبل لا تعرفان أنّ لها مفعول ثانوي، يجعلكما مشوّشا الذهن |
| Çizerken, sıvının etkisinin azaldığı anlar oluyordu. | Open Subtitles | عندما كنت أرسم كانت هناك لحظات عندما يزول مفعول السائل |
| Evet, ama kadın yeleği imha edene kadar bir şey söyleyemez. | Open Subtitles | أجل ، ولن تستطيع إخبارنا بشيء إلى أن نبطل مفعول السترة |
| Methoca, tünelin dışına çıkar zehrin etkisini göstermesini bekler. | Open Subtitles | تخرج ميثوتشا من النفق وتنتظر سريان مفعول سمّها. |
| Şiddete karşı çıkan eylemciler, askerlerin ordudan ayrılmasına sebep olarak orduyu etkisiz hâle getirebilirler. | TED | يمكن للمناضلين السلميين أن يُبطلوا مفعول الجيش بأن يتسببوا في انشقاق الجنود عنه. |