| Çünkü Yakın bir akrabası yoktu. Ve onun için mahkumun yaptıklarını yapan olmamıştı. | Open Subtitles | لأن ليس لها أقرباء مقربون ، أو أى أحد يعنى لها شيئا كما كان هو |
| Fakat biz Yakın arkadaşlar olduğumuzdan... | Open Subtitles | لكن ما دمنا قريبين من بعضنا وأصدقاء مقربون |
| Yalnızca üçümüz, yani birbirimize çok yakındık. | Open Subtitles | هناك ثلاثتنا فحسب لذا نحن مقربون للغاية |
| Hepimiz birbirimize çok yakındık. | Open Subtitles | نحن جميعاً كنا مقربون للغاية |
| Yani yakınlar. Aileyi yıllardır tanıyor. | Open Subtitles | اذا فهم مقربون انه يعرف العائلة منذ سنوات |
| Buna rağmen hala samimiyiz. | Open Subtitles | وبشكل ما لازلنا مقربون من بعضنا البعض |
| - Ne zamandır yakınsınız ki? | Open Subtitles | منذ متى أنتم مقربون |
| Andy ve ben çok iyi arkadaşız. | Open Subtitles | أتعلمين, أنا و آندي أصدقاء مقربون |
| Bir süre için uzak mesafe ilişkisi yaşayabiliriz fakat ne kadar Yakın olsak da, aramızda koskoca bir okyanus olacak. | Open Subtitles | قد نطير ذهاباً وإياباً في أحد العلاقات المتواصلة لفترة أنا واثقة , لكن بقدر ما نحن مقربون |
| Birbirimize çok Yakın olduğumuz için, içinde ufacık bir umut varsa şunu bil ki; seni para yüzünden incitmeyeceğim, öldürmeyeceğim. | Open Subtitles | أنظر,لو أنت متعلق بى هذاالأمل الطفيف أنه لأننا مقربون هذا لا يعنى أننى سوف لا أؤذيك. أنا لن أقتلك من أجل المال |
| Genç olup da ailesinin veya Yakın arkadaşlarının olmaması oldukça üzücü. | Open Subtitles | نعم، تكون بهذا الصغر وليست لديك عائلة ولا أصدقاء مقربون شيئ محزن جداً |
| Yakın arkadaş olduk ve bu şarkıyı, kendini çevresine kapattığı için kaçırdığı onca güzel şeyi anlatmak için söyledim. | Open Subtitles | موهوبة مليئة بالحياة اصبحنا مقربون وغنيت اغنية ان هنالك اشياء رائعة |
| Çok yakındık ama tabi ki şimdi... | Open Subtitles | لقد كنا مقربون, وبالطبع الان... |
| Bakın, Alon ve ben çok yakındık. | Open Subtitles | إسمع أنا و " آلون " مقربون جداً |
| - Gençken yakındık. | Open Subtitles | كنا مقربون في صغرنا .. |
| Brian'la birbirimize yakındık. | Open Subtitles | أنا و " براين " كنا مقربون |
| Bir, gösteriyi Aisha'yı kaçıranlar yönetiyor ki bu durumda Al-Saleem'e yakınlar. | Open Subtitles | الأول، أن من يحتجز (عائشة) هم من يحركوا الأمور، لذا فهم مقربون من (السليم). |
| Yani, çok fazla yakınlar. | Open Subtitles | .اعني، هم جدا مقربون من بعض |
| Çok fazla yakınlar. | Open Subtitles | انهم مقربون بفظاعة. |
| Oldukça samimiyiz aslında. - Bu şıngırtı da ne? | Open Subtitles | أننا مقربون للغاية |
| Siz beyler yakınsınız, ha? | Open Subtitles | إنكم مقربون من بعضكم يارفاق |
| İkiniz Joan Watson'a yakınsınız. | Open Subtitles | أنتما الاثنين مقربون من (جون واتسون) |
| çok iyi arkadaşlarız. Hatta kardeş bile sayılırız. | Open Subtitles | نحنُ أصدقاء مقربون نحنُ أخوات أيضاً |