| Ya bu bir tuzak ya da görmemizi istediği bir şey var. | Open Subtitles | حسنا,إذن هذه مكيدة من نوع ما أو أنه يريدنا ان نرى شيئا |
| Bunun bir tuzak olduğunu bana o söyledi. Belki bunu polise de anlatır. | Open Subtitles | ما دامت أخبرتني بأن هذه مكيدة فربما تخبر الشرطة بذلك أيضاً. |
| Patronun bile ortada tuzak olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | حتى مسؤولكم قال انه لم تكن هناك أية مكيدة |
| Yani, ona komplo kurduklarını, iftira attıklarını bile varsayabilirsiniz. | TED | أقصد، أنكم يمكنكم حتى الإعتقاد أنهم كانوا يريدون الإيقاع به، أنهم أرادوا تدبير مكيدة له. |
| Bence yenidoğan ölümü davası konusunda sen haklıydın, bir tuzaktı. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ كنتِ محقّة بشأن قضية وفيّات الأطفال الرضّع، كانت مكيدة |
| Patronun bile ortada tuzak olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | حتى مسؤولكم قال انه لم تكن هناك أية مكيدة |
| -Bana tuzak kuruldu. -O zaman çok iyi bir iş yapmışlar. | Open Subtitles | نصب لي مكيدة - أذن إنهم يقومون بعملاً رائع جداً - |
| Neden Don Huertero'ya her şeyin bir tuzak olduğunu ve Bobby'nin öldüğünü söylemiyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تخبر دون هواتيرو أن الأمر مكيدة وأن بوبي ميت؟ |
| Sence sana böyle güzelce tuzak kurup dolu bir silahı bana doğrultmana izin verir miyim? | Open Subtitles | هل ظننت فعلاً بأنني سأدبّر لك مكيدة بسهولة وأدعكَ تصوّب مسدساً محشواً نحوي؟ |
| tuzak olduğunu düşünsen gelmezdin zaten. | Open Subtitles | لو ظننت أنها مكيدة لما تواجدت هنا. احمل الملف |
| Bunu benim yapmadığımı bilmeni istiyorum. tuzak kuruldu. | Open Subtitles | أريدك ان تعلم أني لم أفعل هذا إنها مكيدة |
| Kocana tuzak kuruldu ve hapishaneden çıkmasına asla izin vermeyecekler. | Open Subtitles | زوجك وقع في مكيدة وانهم لن يسمحوا له بالخروج من السجن أبدا |
| bu bir tuzak, ben yapmadım nasıl, ve ben bunu niye yapıyorum? | Open Subtitles | لا شئ , تلك مكيدة هل فعلت هذا؟ كيف , كيف سأقوم بهذا؟ |
| Bu bir tuzak, bana zulüm ediyorlar. | Open Subtitles | وقد انكر هذه التهم بشدة. هذه مكيدة و اضطهاد. |
| Seni oraya o gönderdi ve birilerine geldiğini söyledi. Sana tuzak kurdu. | Open Subtitles | لقد أرسلتكِ لهذا الزقاق وأخبرت شخصٌ ما أنك آتيه ، لقد أوقعتكِ في مكيدة |
| Birçok insan bunun bir açıklaması olduğunu, bir tür komplo, bir tür kumpas olduğunu düşündü. | Open Subtitles | شعر عديدون أنه لا بد وأن يكون هناك تفسير لما حصل لا بد وأنّ هناك مؤامرة ما أو مكيدة |
| - Tüm bunlar bir tuzaktı. | Open Subtitles | كان ذلك كله مكيدة حتى التواليل ؟ |
| Bütün bu terfi işi düzmece çıkarsa şaşırmam. | Open Subtitles | لن أكون متفاجئاً إن كان أمر الترقية برمته مكيدة. |
| Tam bir örtbas bu! | Open Subtitles | هذه مكيدة هذا ما هو عليه الأمر |
| plan öyleydi ama dediğim gibi, pürüz çıktı. | Open Subtitles | صحيح؟ حسناً، كانت تلك هي الخطّة، لكن كما قلت سابقاً، هناك مكيدة |
| Eminim Bayan Florrick "dolap" kelimesinin ne anlama geldiğini biliyordur. | Open Subtitles | أنا متأكد أن السيدة فلوريك تعرف ما معنى كلمة مكيدة |
| Ne yani, evdeki her şey bir kurmaca mıydı? | Open Subtitles | الأمر الذي حدث بالمنزل كله كان مكيدة ؟ |
| Ama bu bir çeşit tuzaksa... | Open Subtitles | لكن إذا كان هذا نوعا ما مكيدة... |
| Bu, enserin altında oldu. | Open Subtitles | ذلك حدث بسبب مكيدة ما |
| Bunun ölümcül bir entrika olacağını bilmiyorduk. | Open Subtitles | لم نكن نعرف أنها مكيدة تنطوى على جرائم قتل |
| Helen, adam bizi işletiyorsa hepimiz yandık demektir. | Open Subtitles | هيلين) إن كانت هذه مكيدة) فكلنا الآن في المصيده |