| Ingrid daha fazla dudak parlatıcısı sürdü. Ve Arthur'a gidip dedi ki: | Open Subtitles | انقريد تضع المزيد من ملمع الشفاه بعد ذلك ستقترب من ارتور وتقول: |
| Almanya'ya giden herkesin diş fırçası diş macunu, ayakkabı parlatıcısı, sabunu ver her aile üyesinin kendine ait havlusu olmalıdır. | Open Subtitles | كل من يذهب الى المانيا ، يجب ان يملك فرشاة اسنان ، معجون اسنان ، ملمع احذية ، صابونة |
| - Ayakkabı cilası gibi kokan nedir ? - Git dükkanı aç. | Open Subtitles | ماهذه الرائحه كرائحة ملمع الأحذيه اذهب وافتح المتجر |
| Sen dudak parlatıcı alabiliyorsun ben neden bunları alamıyorum? | Open Subtitles | كيف يمكن لك أن تشتري ملمع شفاه في حين لا يمكنني شراء هذه الأشياء ؟ |
| Trınak boyası, elmas parçaları... belki tecavüzden önce kadın kendine pedikür manikür yaptı. | Open Subtitles | بشرة ؟ ملمع أظافر , قطع ألماس ربما كانت تقوم بطلاء أيدي وأرجل قبل الإعتداء |
| Keşke dudak parlatıcım da böyle uzun dayansa. | Open Subtitles | أياً كان أتمنى لو يدوم ملمع الشفاه خاصتي لهذه المدة |
| Dudak parlatıcımı kullanamazsın artık. | Open Subtitles | لاتستطيعين استخدام ملمع الشفاة الخاص بي بعد الان |
| Kızımızın dudak parlatıcısını neden bana sorduğunu söyleyecek misin? | Open Subtitles | عن ملمع شفاتها ؟ لأنها لآ زالت في عقابها لي |
| Bir kaç süs, dudak parlatıcısı kullanırsın, belki bir kaç kilo verirsin. | Open Subtitles | فقط كما تعلمين سنضيف لك بعض الأكسسوارات و ملمع الشفاه ربما تخفيض بخمسة جنيهات |
| Biraz dudak parlatıcısı sür, düzgün ama meyveli. Belki biraz maskara. | Open Subtitles | هيا, ضعي بعض ملمع الشفايف, واضح ولكن بطعم الفواكة وربما القليل من مجمل الرموش |
| Hadi markete gidip dudak parlatıcısı alalım. | Open Subtitles | حسنا هيا بنا لمركز التسوق لسرقة ملمع الشفاه |
| Ayakkabı parlatıcısı çatlakları kapatıyor. | Open Subtitles | إن ملمع الأحذية الناعم يملأ الشقوق و يجعل الإطارت |
| Gezegendeki tüm arkadan becerme işiyle upraşıyorum. Ayakkabı cilası gibi kokuyorum. | Open Subtitles | اتعامل مع كل متخلّف رجعي حقير في هذا الكوكب, رائحتي كرائة ملمع الأحذيه |
| Bunu söylemekten utanıyor ama, ...bir miktar mobilya cilası içmiş. Tatlım, neden böyle bir şey yaptın? | Open Subtitles | إنها منحرجة قليلًا، لكنها شربت ملمع الأثاث. عزيزتي، لمَ فعلتِ ذلك؟ |
| Büyüdüğüm yerde o çamura fukaranın ayakkabı cilası derler. | Open Subtitles | و في الحي الخاص بي ندعو ذلك الوحل ملمع أحذية الرجل الفقير |
| Ağzımı çok kaygan gösterdiğini söylediğin için parlatıcı sürmeyi bile bıraktım. | Open Subtitles | حتى اننى توقفت عن وضع ملمع الشفاه لأنك قلت قلت انه يجعل فمى فاسق جدا |
| Sap ayakkabının üst kısmında hafif bir çizik var. Halının çevrilen şu kısmında ayakkabı boyası izleri bulundu. | Open Subtitles | هناك بقايا من ملمع الأحذية على السجادة |
| - Sadece o yok. Dolabımda bana yardımcı olacak dudak parlatıcım da var. | Open Subtitles | هناك ملمع شفاه في خزانتي سوف يساعد. |
| Üzgünüm Cameron hiç param yok, evden çıkarken sadece dudak parlatıcımı almışım. | Open Subtitles | آسفه ، كاميرون ، أنا؟ خرجت من المنزل مع ملمع الشفاه. |
| Eski bir fahişenin dudak parlatıcısını kullandın. | Open Subtitles | لقد كُنْتُِ تستخدمين ملمع شفاه عاهرة عجوز |
| Çok kötü kokuyor. Balo için özel yapılmış bir cila. | Open Subtitles | "ملمع المفاجآت خاص بساحات الرقص المدرسية" |
| Senin dudak parlatıcını deneyebilir miyim? | Open Subtitles | ايمكنني ان اجرب ملمع شفاهك |
| Lastikleri iyi parlatın ha. | Open Subtitles | ملمع الاطارات هاه؟ |
| Dudak parlatıcın var mı? | Open Subtitles | هل معك ملمع شفاة؟ |
| Şu yeni karpuzlu dudak parlatıcıma alışmam gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاج لأفساد ملمع شفاهي الجديد |
| Benim! Aynı parlatıcıyı kullanıyoruz. | Open Subtitles | انه انا ، اننا نتشارك كل شىء حتى ملمع الشفاه |
| Ben metal perdah ustasıyım. | Open Subtitles | أنا ملمع معادن |