Bu üç farklı resim gezegenin çok farklı yerlerinden alındı. Ancak hepsi de aynı kuraklık faciasından bahsediyor. | TED | التقطت هذه الصور الثلاثة من مناطق مختلفة على الكوكب، لكن تعود جميعها لنفس الجفاف الكارثي. |
Hepimiz farklı birimlerden, ülkenin farklı yerlerinden geliyoruz ama hepimizi hikâyesi aynı. | Open Subtitles | ،لقد أتينا من جميع الوحدات المختلفة مناطق مختلفة من أنحاء البلدة لكننا لدينا نفس القصة |
İkincisi, birkaç yılda bir, eyaletin farklı yerlerinden gelen böyle saçma suçlamalarla karşılaşıyoruz. | Open Subtitles | ثانياً, كل عدة سنوات, نتلقى تهم كاذبة تأتي من مناطق مختلفة بالولاية. دعيني... |
1800'lerin başlarında ülke genelinde farklı bölgeler boyut ve tat açısından çeşitlilik gösteren türler üretti. | TED | في أوائل القرن التاسع عشر، أنتجت مناطق مختلفة عبر الدولة سلالات متفاوتة الحجم والذوق. |
Bu ince gri madde, farklı bölgeler ve farklı duyulardan gelen bilgileri işlerken bütün serebroyu çevreliyor. | TED | تغطي هذه الطبقة الرقيقة من المادة الرمادية كامل المخ، الذي يحتوي على مناطق مختلفة تعالج المعلومات التي تستقبلها كل من حواسنا. |
Ülkenin farklı yerlerinden destek sürüyor. | Open Subtitles | من مناطق مختلفة من البلاد يدعمون هذه الحركة |
Hmong halkı Laos'un, Tayland'ın ve Çin'in farklı yerlerinden gelir. | Open Subtitles | يعود شعب الـ(مونغ) إلى مناطق مختلفة من (لاوس) و(تايلاند) و(الصين) |
Hepsi de şehrin farklı yerlerinden, farklı sosyoekonomik statülerden. | Open Subtitles | كلهم اختفوا من مناطق مختلفة من المدينة كلهن أوضاعهن الاقتصادية الاجتماعية مختلفة عن بعضها ثلاثتهن تم احتجازهن لمدة 24 ساعة |