| Daha heyecan verici şey ise gelecek çok veri olması. | TED | وما هو أكثر إثارة أن هناك المزيد من البيانات القادمة |
| Yarığın insanları aldığından emin olmak için daha fazla veri gerek demiştin. | Open Subtitles | قلتِ أننا بحاجة للمزيد من البيانات لنتيقن من أن الصدع يأخذ الناس |
| Bu tarz veri kullanımlı polis işleri suçu %70'i aşkın bir oranda azalttı. | Open Subtitles | هذا النوع من البيانات تقود عمل الشرطه للتقليل من الجرائم الى 70 بالمئه |
| İndirdiğimiz veriyi hayal edebiliyorsanız, saniyede dört gigabit veri topluyoruz. | TED | نجمع أربع جيجا بت من البيانات في الثانية إذا تخيلتم تدفق البيانات |
| Bu tip veriler rutin hale gelebilir. | TED | يمكن أن يصبح هذا النوع من البيانات روتينا. |
| Artık bunu veri yardımıyla birçok duruma uyarlayabiliyoruz. | TED | ويمكننا عمل هذا الآن في مواضيع كثيرة بمساعدة الكثير من البيانات لدينا. |
| İşleyebileceğimiz daha fazla veri üreterek, yazıyı çözmemizde çok faydalı olabilir. | TED | وهذا يمكن أن يكون مفيدا حقا ونحن نحاول فك النص عن طريق توليد المزيد من البيانات التي نتمكن من تحليلها. |
| Yani her ülke için üç parça veri- üç parça veri. | TED | هناك 3 معلومات لكل دولة ثلاث نطاقات من البيانات |
| Üç parça veri hiç bir şeydir. | TED | ان ثلاث نطاقات من البيانات لا تعد شيئاً |
| Ve bu cep telefonlarıyla her ay 600 terabayttan fazla veri transfer ediyoruz. | TED | ومع هذه الهواتف المتنقلة نحن نرسل اكثر من 600 تيرابايت من البيانات كل شهر |
| Ve o basit, yavaş hızda veri akısı yaratıyor saniyede 10,000 bit, saniyede 20,000 bit. | TED | و يخلق دفق من البيانات بسيط منخفض السرعة 10,000 بت في الثانية 20,000 بت في الثانية |
| İlk olarak, hepsinde, açıklanamayan bir yığın veri vardı. | TED | أولاً, لديهم الكثير من البيانات غير المفهومة. |
| Bu büyük bir kısmı incelenmemiş bir alan ama burada size gösterebileceğim biraz veri mevcut. | TED | هذه منطقة غير مستكشفة بشكل كبير لكن هناك قليل من البيانات يمكنني عرضها عليكم |
| Her günün her saniyesinde, algılarımız bize beynimizin işleyebileceğinden çok daha fazla veri getirir. | TED | في كل دقيقة في كل يوم، تقوم حواسنا بجلب الكثير من البيانات والتي تكون أكثر مما يمكن لأدمغتنا إستيعابه. |
| Çünkü istemeden de olsa araçla yaptığımız bir veriyi insani bir hale dökmek. | TED | لأن ما نفعله في هذه الأداة، من غير قصد، هو أننا نضع هذه القطع من البيانات في سياق يناسب الإنسان |
| Derin öğrenme teknolojisi, çok büyük miktarda veriyi tek bir domain içinde toplayabilir ve süper insan doğruluğuyla karar veya öngörüler gerçekleştirebilir. | TED | التعلم العميق عبارة عن تقنية يمكنها أخذ كمية هائلة من البيانات في نطاق واحد وتعلم كيفية التنبؤ أو اتخاذ قرار بدقة خارقة. |
| Fakat sonra diğer faktörlerden bahsettin tıpkı, bilirsin, büyük zorluklar, ve tabii, farklı yönlere giden birçok başka veriler mevcut: Onbinlerce karışıklıklar, protestolar ve çevre protestoları, bunun gibi. | TED | لكنك بعد ذلك ذكرت عناصر أخرى مثل، كما تعلم، التحديات الكبيرة، وهناك، بالطبع، الكثير من البيانات التي تذهب في اتجاه مختلف: عشرات المئات من الاضطرابات والمظاهرات والاحتجاجات البيئية، الخ. |
| İşlediğiniz verinin bir sonraki kısmı, bir saat içinde yüklenmeye hazırlandı. | Open Subtitles | الدفعة القادمة من البيانات المعالجة يجب أن تحمل خلال ساعة واحدة. |
| Bence nedeni biz bu verileri kısıtlı, soyut olduğunu düşünüyoruz. | TED | وأعتقد أن هذا بسبب أننا نفكر في هذه الأجزاء من البيانات بهذا الشكل العادي، المختصر |
| Telefon hatlarından, normal konuşmalardan daha çok sayıda dijital bilgi geçti. | Open Subtitles | الكثير من البيانات عبرت البلدان عن طريق الهاتف ، بواسطة المُحادثات |
| Şimdi bu uygulama kendini veriden üretiyor. | TED | الآن يقوم هذا التطبيق باستنساخ نفسه من البيانات. |
| verilerin her baytı oradan geçer, dünyadaki en hızlı bağlantı oradadır. | Open Subtitles | كل بايت من البيانات التي تم تمريرها. أين أسرع الوصول الأرض. |
| Evet, ancak bir kişi, kullanılabilir verilerden çok daha fazlasıdır. | Open Subtitles | ولكن الشخص اكثر من ذلك حفنة من البيانات القابلة للاستخدام |
| Devletlerin vatandaşları hakkında sahip oldukları müthiş miktarda veriyle neler yapabileceklerini düşünün. | TED | تصوروا ماذا تستطيع ولاية أن تفعله بالكم الهائل من البيانات التي تملكها عن مواطنيها. |