| Ancak pek tabii ki, bu tip bir çözüm beraberinde genellikle can kaybını ve insani yıkımı getirir. | TED | وهذا نوع من الحلول ولكنه نادرٌ جداً ان يحدث دون تكلفة بشرية كبيرة او تبعات انسانية مأساوية |
| Pek çok yerde, trafikten kurtulmak için kayda değer bir çözüm yok. | TED | وهكذا في أغلب الأماكن، لا يوجد الكثير من الحلول الجيدة لتحسين وتطوير حركة المرور. |
| dedi. Her büyük teknolojik çözüm gibi önemli bir zayıf noktası var: İnsan. | TED | ولكن، مثل العديد من الحلول التقنيّة، لديها نقاط ضعف: الأشخاص. |
| Sicim Teorisinin denklemleri çok büyük sayıIı çözümler, çok çok büyük sayılar gerektiriyor. | Open Subtitles | إذن فمعادلات نظرية الأوتار لديها أعداد كبيرة جداً من الحلول عدد ضخم وهائل |
| Birçok iyi ve ilham veren çözümler... ...Amerika karşısında oluşturuldu. | TED | العديد من الحلول عظيمة وملهمة تم إنشاؤها عبر أمريكا. |
| Size gösterdiğim videolardaki insanlar yeni çözüm şekilleri ile çıkagelen kişilerdi. | TED | وهذه الفيديوهات التي عرضتها عليكم، هؤلاء الأشخاص الذين توصلوا إلى أنواع جديدة من الحلول. |
| Birçok çözüm ürettik fakat hiçbiri doğal odaklanmayı tamamen geri getirmedi. | TED | لقد قدمنا الكثير من الحلول لكن ولا واحد منها أعاد النظر باسترجاع الرؤية الطبيعية. |
| Birçok çözüm sundular ama doğru bir çözüm sunamadılar. | Open Subtitles | أعطوني الكثير من الحلول ولكنهم لم يكونوا مناسبين |
| çözüm daha fazla araba, daha fazla yol ya da yeni bir demir yolu sistemi değil ; O ancak birbiriyle bağlantılı çözümlerin küresel ağında bulunabilir. | TED | الحل لن يكون المزيد من السيارات,المزيد من الطرق او نظام سكك جديد الحل سيكون في اعتقادي في شبكة عالمية من الحلول المترابطة |
| ve zaman geçtikçe de, aslında engelli bireyler için yapılmış ama daha sonra herkes tarafından kullanılmaya başlanmış, sahiplenilmiş ve sevilmiş birçok çözüm önerisiyle karşılaştım. | TED | وكنت أجد المزيد والمزيد من الحلول كلما تعمقت أكثر حلول مبتكرة موجهة للأشخاص ذوي الإعاقة، وقد انتهى المطاف بتلك الحلول أن يتم تبنيها واحتضانها وتصبح محبوبة من قبل الرأي العام، سواء كنت معاقا أم لا. |
| Şimdi Japonya iki çözüm ileri sürdü. | TED | الآن، قدّمت اليابان نوعين من الحلول. |
| Ve basit çözüm türlerini bazen çözüm ... ... bunu elle yaparken herşeyi düşünmek ... ... zorunda olabiliriz ve bu gerçekten ... ... ahlaka dayalı değildir. | TED | وهذا النّوع من الحلول السَّاذجة التي لدينا في بعض الأحيان، بالتفكير بأن القيام بكل شيء يدويّا سيكون هو الحلّ، هو في الحقيقة ليس مُبَرَّرًا أخلاقيّا. |
| Birçok çözüm var. | TED | هناك العديد من الحلول. |
| Elbette pek çok çözüm denendi -- dalgayla harekete geçen cihazlardan yüzey teknelerine, güneşle çalışan elektrikli taşıtlara -- her birinin kendine özgü ödünü vardı. | TED | وبالطبع، تم تجربة العديد من الحلول - من محركات حثّ الموجات إلى الأجهزة العائمة وحتى المحركات الكهربائية التي تعمل بالطاقة الشمسية - كل منهم كحل وسط كان لابد معه من تنازلات. |
| Pek çok çözüm var-- şükürler olsun. | TED | هناك الكثير من الحلول -- والحمد لله. |
| Dolap içine saklanmak da bir çözüm tabii. | Open Subtitles | هذا واحد من الحلول |
| Bu tip çözümler modern politikacılar arasında son derece popüler, çoğunlukla nedeni, neredeyse hiç maliyeti olmaması. | TED | هذا النوع من الحلول شائع جداً لدى السياسيين المعاصرين، والسبب الرئيسي، أنّ تكلفته لا تذكر. |
| Bence bu çözümler, semptomları tedavi ettiğimiz ancak altta yatan nedeni görmezden geldiğimiz bu çağın bir sembolüdür. | TED | برأيي، هذه النوعية من الحلول تمثل الفترة الحالية حيث نلجأ معظم الأحيان لعلاج الأعراض في حين نتجاهل المسبب الرئيسي. |
| Bu yüzden bu oyunu oynayarak farklı türlerde çözümler deneyen insanlara ve çözümlere ihtiyacımız var. | TED | لذلك فنحن بحاجة إلى الحلول وهؤلاء الناس يلعبون اللعبة، فهم يجربون أنواعًا مختلفة من الحلول. |
| Ve bu insanlar bir sürü enterasan ve aslında bir hayli geçerli çözümler ürettiler bu problemlere. | TED | وقد توصلوا إلى عدد كبير من الحلول المثيرة للاهتمام، وفي الواقع كانت حلولا صالحة للمسائل التي كانوا يعملون على حلها. |
| Tekrar, bu tip alternatif çözümler. | TED | وهكذا ، مرة أخرى ، هذه الفكرة من الحلول الوقتية. |