| Izgaraya koyulmuş peynir için ben yün malzeme kullanırdım. | Open Subtitles | بالرغم من تلك الجبنة المشوية الا ان بها قليلاً من الصوف |
| yün pantolonla yangın direğinden kaymak pek akıllıca değilmiş. | Open Subtitles | حسنا يكفي القول أنني تعلمت اليوم أنه من غير الحكمه أن أنزلق بشكل متكرر على عمود الإطفاء مردتيا سروايل من الصوف |
| Askeriyeden yün pantolon giymiş bir asker, mahalleleri dolaşıp kapı kapı çanak çömlek katoloğu dağıtıyor. | Open Subtitles | جيش من الرجال في ملابس من الصوف يركضون عبر المنطقة موزعين قوائم أعمال فخارية من باب إلى باب. |
| - Evet. Siyah bir yün tişört. Yeni Zelanda yününden. | Open Subtitles | أجل قميص صوفي أسود من الصوف النيوزيلندي مضاد للماء و النار |
| Yaşlı kadının kulübesine giderken kış yiyecek stoğu için domuzları tuzlayan adamları ve boyalı yünden kıyafet ören kadınların yanından geçiyor. | TED | في الطريق إلى كوخ السيدة العجوز تمر كاما على رجال يقومون بتمليح الخنازير من أجل توفير الطعام في الشتاء ونساء يحيكون الملابس من الصوف المصبوغ. |
| Annem, bana ve erkek kardeşime yünden mayolar örmüştü. | Open Subtitles | صنعتأميلي ولأخي رداء للسباحة من الصوف |
| Her taraf yün yumaklarıyla dolu. | Open Subtitles | ونحن في أعسر شخص من عمال التنظيف الجاف. مليء بخصلات من الصوف. |
| Koca yün çuvallarını sürükleyerek taşıyan, bitkin halde tezgahların altında uyuyan çocuklar vardı, o kadar acıklıydı ki, yüreğim parçalandı. | Open Subtitles | كان هنالك أطفال يجرون أكياس كبيرة من الصوف ينامون تحت آلات النسج من التعب بشكل يرثى له,لدرجة مزقت روحي |
| Tütün taneleri, Crown Victoria marka arabasının döşemesinden lifler... patlamış mısır, çikolata, birçok yün ve pamuktan oluşan iplikler vardı. | Open Subtitles | هناك رقائق من التبغ وألياف تنجيد من كراون فيكتوريا فشار, شوكولا وبعض من الصوف وخيوط قطنية |
| Çok lekeli ve yıpranmış. Ama yün halı olduğu kesin. | Open Subtitles | تتلّوث وتتلاشى بطرق مميّزة، بتلك الطريقة تعرف أنّها مصنوعة من الصوف |
| # Sıcak yün eldivenler Ve parlak bakır çaydanlıkları # | Open Subtitles | والغلايات البراقة من النحاس والقفازاتُ الدافئة من الصوف |
| 55 metre yün aldılar şimdi de iç çamaşırı için bayan giyim bölümüne gidiyorlar. | Open Subtitles | 60ياردة من الصوف الخام وهم يشقون طريقهم الآن إلى قسم الملابس النسائية من أجل الثياب الداخلية |
| Yani leş gibi ama hiçbir şey bulamadık. yün lifi gibi bir şey bulabildiniz mi? | Open Subtitles | ألم نجد أيّة ألياف من الصوف أو أيّ شيء كهذا؟ |
| 45 yün, 55 polyester mi? | Open Subtitles | المزيج على لباسك خمس وأربعون بالمئة من الصوف والباقي من البوليستر؟ |
| yün Yumağı diye eğlenceli bir oyun var. | Open Subtitles | حسنا، هناك متعة واحدة دعا الكرة من الصوف. |
| Teeswater, İngiltere'de üretilmiş koyun derisinden yapılmış dokuma bir yün. | Open Subtitles | أنه الغزل الناعم من الصوف من سلالة أغنام تيسوتر في أنكلترا |
| Hadi oradan. Hanımım git kendine yeni bir yün etek al. | Open Subtitles | هيا ,احضري لنفسك تنورة جديدة من الصوف سيدتي |
| Aldığım mektuplar arasında en beğendiğim bir kadından aldığım mektuptu ve içinde terapiyi denediğini, ilaçları denediğini, hemen hemen her şeyi denediğini, ve çözümü bulduğunu ve bunu dünyaya söylememi umduğunu, bunun yün iplikle küçük şeyler yapmak olduğunu yazmıştı. | TED | إن الرسالة المفضلة لدي أرسلتها امرأة التي كتبت و قالت إنها جربت العلاج النفسي، و جربت الأدوية، و جربت تقريباً كل شيء. لكنها وجدت حل و آملت أن أخبر العالم به، و هو صنع أشياء صغيرة من الصوف. |
| Saf yünden yapılmış. | Open Subtitles | من الصوف الخالص |
| (Gülüşmeler) Mesela, "Mary Had a Litle Lamb" ilk birkaç seferde iyi ama tüm bu yıllar boyunca tekrar ettikten sonra, Mary neden kendine bir yünden etek yapmıyor ya da kuzu budu yemiyor merak ediyor insan, anlıyorsunuz, değil mi? | TED | (ضحك) فـ "ماري لديها حمل صغير" جيدة حقاً في أول مرتين، ولكن بعد التكرار كل تلك السنوات، تتعجب لم لا تقوم ماري بحياكة جونلة من الصوف لنفسها مع شرائح من لحم الضأن، تفهمون ما أعنيه؟ |