| Yedi milyon dolarlık sanat eseri, mücevherler, antikalar. Ben kullanırım. | Open Subtitles | ثروة تقدر بسبعة ملايين من الفن و المجوهرات و التحف |
| Bence asıl sanat eseri, yıkımdır ve çok özel yetenek ister. | Open Subtitles | وأنا أقول بأن التدمير هو عمل من الفن ويتطلب موهبة متميزة |
| Bir sürü halı, sanat eseri, stereo cihaz var mı? | Open Subtitles | هُناك الكثير من السجاد, قطع من الفن, معدات ستيريو؟ |
| Evet, hayatta kalmaya devam etmek de bir sanattır. | Open Subtitles | حسناً، ان تستمر في الحياة هو أيضاً نوع من الفن. |
| "Sahte silah yapımı, az bilinen bir sanattır." | Open Subtitles | "صناعة سلاح مُزيف, تحتاج القليل من المعرف والكثير من الفن" |
| Gösteri bir sanattır. | Open Subtitles | التمثيل من الفن. |
| Mutluluk sanattan daha iyidir. | Open Subtitles | وتناسى الغناء ايضا لفترة ان السعادة افضل من الفن |
| sanattan daha kötü bir şey yoktur. | Open Subtitles | لا وجود لعمل أكثر سوءا من الفن |
| - Yerel güvenliğe göre, Kellogg tam olarak 120.000 dolar değerinde sanat eseri satmış. | Open Subtitles | بالاستناد إلى الامن الوطني فإن كيلزج قد باع تماماً ما قيمته 120000 دولار من الفن في الخارج |
| Bu, ben buraya gelmeden önceydi. Şu anda bu, tarihi bir sanat eseri. | Open Subtitles | كان ذلك قبل وصولي كما قلت, هذه قطعة تاريخية من الفن |
| Sadece, bu sanat eseri erotizmi finanse etmeye karar vermekle kalmadım ayrıca, Clinton White House'dan beri ilk kez tam olarak sertleşmiş bulunuyorum. | Open Subtitles | لم أقرر فقط أن أموّل بالكامل هذا المثال المشرق من الفن المنزلي الشيق لكن أنا بنفسي في وضع |
| Felsefi olarak bu sanat eseri canımı sıkıyor. | Open Subtitles | هناك شيئا فلسفيا حول هذه القطعة من الفن التي تزعجني |
| Majestelerinin tahta geçişinin 25. yıldönümünde kendisi için, çok önemli bir sanat eseri hazırlamıştım. | Open Subtitles | ل اليوبيل الفضي جلالة الملك، أنا قدمت له عمل خطير جدا من الفن. |
| Yazmak bir sanattır. | Open Subtitles | الكتابة من الفن. |
| Üçkağıtçılık bir sanattır. | Open Subtitles | الإحتيال هو نوع من الفن |
| Basketbol sanattan daha önemli. | Open Subtitles | كرة السلة أهم من الفن |