| Ama o da dengesiz adamlara ilgi duyuyordu Belli ki, bu da harikaydı. | Open Subtitles | و لكن كان من الواضح أنها مُنجذبة للأشخاص الغير مستقرين, وهذا كان مثالياً |
| Bunun bir sıkıntı yaratmamasını ümit ediyordum, ama Belli ki öyle. | Open Subtitles | كنت آمل ألا تكون هذه مشكلة، ولكن من الواضح أنها مشكلة |
| Sana bekaret konusunu veya bana bağlandığını söylediğini anlatmamalıydım zaten Belli ki öyle değilmiş hemen gidip seni bulduğuna göre. | Open Subtitles | ما كان عليّ أن أخبركِ عن أمر العذرية أو أقول لك أنه معلق بيّ والذي من الواضح أنها ليست المشكلة |
| - Evet. Görünüşe göre daha fazlasını bekliyormuş ve bir gün evimize çıkageldi. | Open Subtitles | صحصح، من الواضح أنها توقعت مبلغ أكبر بكثير ومن ثم جاءت إلى منزلنا |
| Baldan tatlı. Belli ki işinin ehli biri hazırlamış. | Open Subtitles | حلوة كالعسل من الواضح أنها مصنوعة من قبل خبير |
| Belli ki arkasındaki bir sigara rafına falan ulaşmaya çalışmaktaydı. | Open Subtitles | من الواضح أنها كانت تحاول الوصول للتبغ أو السجائر لتعطيها للزبون |
| - Belli ki partiyi taşınmadan önce yapmak istiyor. | Open Subtitles | من الواضح أنها أرادت أن تكون حفلة عيد ميلاده قبل التحرك |
| - Belli ki partiyi taşınmadan önce yapmak istiyor. | Open Subtitles | من الواضح أنها أرادت أن تكون حفلة عيد ميلاده قبل التحرك |
| Belli ki ölmemizi isteyen birisi. Listesindeydik. | Open Subtitles | من الواضح أنها أرادت قتلنا فنحن في قائمتها |
| Açikça Belli ki önemli olmayan buymus. | Open Subtitles | و الذي من الواضح أنها محادثة هامة للغاية من الواضح أنها ليست مهمة |
| Belli ki kendi kendine yetebilen bir aygıt, bir dron, belki de bir sondadır. | Open Subtitles | من الواضح أنها طائرة متنقلة بذاتها. طائرة بلا طيار , يمكن اجراء تحقيق. |
| Belli ki tularemi ya da başka bir enfeksiyon değil. | Open Subtitles | من الواضح أنها ليست التوليريميا أو أي إصابة إنتانية |
| Belli ki bir çeşit zihinsel çöküntü yaşamış ve bu yüzden biz de onu alıp eve geri getirmeliyiz. | Open Subtitles | من الواضح أنها تعاني من انهيار عصبي و يجب أن نذهب لإعادتها إلى الديار |
| Kaza olduğunu söyledi. Belli ki seni tanımıyor. | Open Subtitles | قالت أنه كان حادثاً من الواضح أنها لا تعرفك |
| - Burada olduğumuzu nereden bildin? Görünüşe göre kapalı garajdaki lastik izlerini görmüş. | Open Subtitles | من الواضح أنها رأت آثار الإطارات التي تؤدي إلى المرآب المقفول |
| Evet, Görünüşe göre, o bir seçenek yoktu. | Open Subtitles | . حسناً ، من الواضح أنها لم تمتلك الخيار |
| Anlaşılan seni yolda bir restoranda durduracaktı, ve sana bu mektubu okutturacaktı. | Open Subtitles | من الواضح أنها كانت تريد التوقف في مطعم على الطريق لتجعلك تقرأه. |
| Bir sürü ama Görünüşe bakılırsa, burası için yeterli değil. | Open Subtitles | الكثير ، ولكن من الواضح أنها ليست بالقدر الكافي لهذا المكان |
| kesin bize sabotaj yapmak için sürdü. | Open Subtitles | من الواضح أنها وضعتها لتخرب موعدنا لديها روح |
| Sana aşık olduğu çok açık ya da hâlâ âşık. | Open Subtitles | من الواضح أنها كانت واقعة في غرامك أو لا تزال |
| Dirisinin ölüsünden daha değerli olduğu belli. | Open Subtitles | من الواضح أنها تساوي أكثر و هي حية من موتها |
| Görünen o ki; asıl katili korumak için yalan söylüyor. | Open Subtitles | فلماذا اعترفت؟ من الواضح أنها تكذب للتغطية على القاتل الحقيقي |
| Geceyi onda geçirmeme izin vermiyor. Başkalarıyla da buluştuğu gün gibi ortada. | Open Subtitles | هي لا تدعني أنام عندها من الواضح أنها ترى رجال أخرين |