| Aptal olmadığı belli ama bence artık peşini bıraktı. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس أحمق، لكني أظن أنه تجاوز الأمر. |
| Sıradan biri olmadığı belli. | Open Subtitles | حسنا، من الواضح أنه ليس فقط رجل. |
| Aptal olmadığı belli. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس بـغبيّ |
| Babası, Belli ki, hayatta değil ve doktormuş. | Open Subtitles | والده من الواضح أنه ليس على قيد الحياة كان تخصصه طبيباً. |
| Belli ki buraya diğer alfa erkeklerinin gelmesine alışık değil. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس معتاداً على قدوم ذكور متفوقين آخرين إلى هنا |
| İntahar olmadığı açık, ve doğal bir sebepten değil. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس إنتحاراً كما أنه ليس طبيعياً |
| Benim rüyam olmadığı açık. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس حلمي |
| Burada bir karşılama komitesi olmadığı kesin. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس وفد الإستقبال بالتأكيد |
| Bilemiyorum ama bizim ebeveynlik şeklimizden olmadığı kesin. Biz harikayız. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس وراثياً نحن رائعون |
| Belli ki salatanı ödemene yetecek kadar paran yok. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس لديك المال الكافي لتدفعين مقابل سلطتك |
| Belli ki değilmiş. Tahliye için niyet mektubu. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس كذلك هذا خطاب إنذار بالطرد |
| Benim rüyam olmadığı açık. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس حلمي |
| Polis olmadığı kesin. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس شرطيا. |